yeni kokuma alışmaya çalışıyorum. fena değil. hafif. çiçek özlü sanırım. meyve özlü de olabilir. ama eskisi gibi değil. vazgeçmesi zordu. ilk aşk gibi. lakin değişiklik elzem oluyor bazen. kısa cümlelerle yaşamaya çalışıyorum. kısa adımlar. kısa soluklanmalar. kısacası her şeyin aşırısından kaçınıyorum artık. çünkü sıcak çok. rutubet ondan beter. ve istanbul temmuzunda ilk defa işsizim. şikayet değil tercih edilen bir durumdu. ama bir daha mı? tövbe. temmuz-ağustosta ne evlenir ne işten çıkarım ne de ölürüm usta! ancak uyunur bu aylarda. ne var ki ona da müsaade etmiyorlar. üç tarafı denizle çevrili türkiye gibi bizim yaşlı apartman. üç yanımızda harıl harıl inşaat çalışması var. oniki numara bizim apartmanı da yıktırıp yeniletmek istiyor ama benim gibi tembel ve mütekait dolu apartmanda. kimse kıçını kımıldatmıyor. hem bana ne? ben kiracıyım. evi olan onlar. onlar düşünsün. üstelik temmuz. sıcak ve de çok işsizim. şöyle bir aylak uykusu uyutmadılar sabahtan beri. dokuz buçukta ayaktaydım. onda kadıköy'de. budala'yı okumaya yeniden başladım. bir yandan da gün dökümünü okuyorum. kadıköy sıcak ama cıvıl cıvıl. rüzgâr alan bir gölgede yer bulabilenler çok şanslıydı. benim seçeneğim hem çoktu hem hiç yoktu. lüzumlu işlerimi yarım saatte bitirdikten sonra yapacak üç şeyim vardı. ya nazım hikmette pinekleyip çay kahve eşliğinde bir şeyler okuyup yazacaktım. ya eve dönecek ya da arkadaşlara gidecektim. kafa dengi olanların çoğu işinde gücündeydi şimdi. işsiz olanlar da çok uzaktaydı. benim onlara gidecek ne halim ne de nefesim vardı. yoksa çok istekliydim. lakin aynı zamanda tembeldim. biliyorsun. nazım ise otuzbeş adım ötemdeydi ama bıkkındım. eve mecburi istikamet verdim. dönüş yolunda acayip bir şey oldu. şimdi neydi unuttum. ama bu yeni kokuya alıştım sanki.
.
feridun düzağaç - düşler sokağı
.
beklemek
-
metro istasyonunun serin, derin ve loş ışığında gelecek treni bekliyoruz.
biraz uykulu. biraz düşünceli. biraz yalnız. ömrümüz diyorum zaten hep bir
şeyle...