şaşırıyorum bazen bazı insanlara. beyinleri ve kalpleri termal bir
kamera sanki. ve aynı şekilde elbet kendime de şaşıyorum bazen. his
sadece. minik mesela, en ufak bir samimiyetsizlik fark ettim mi
karşımdakinde öldürseniz de yanaşamıyorum bir daha. ama işte pamuk
ipliğinden ince, iğne deliğinden küçük de olsa bir sıcaklık, bir
samimiyet, bir gerçeklik gördü mü de en kuvvetli yapıştırıcıdan daha
sıkı sarılıyorum....
şaşırıyorum bazen kendime çünkü ve bakıyorum
yine kendimi anlatıyorum, yine bencilim. ve yine pazar. yine kahve. az
şekerli ve az sütlü yine. tekrarları sevmeyen bir bünyem vardı eskiden.
ne olursa olsun ama. sezen aksu'nun akarsu şarkısı geçiyor zihnimden
ışık hızıyla bu esnada ve fakat "yine mi güzeliz" e bağlıyorum hemen
akabinde.
şaşırıyorum çünkü ilk kez eylül'ün bu denli hızlı geçip
gitmesini istiyorum. ve yılların da hatta. belki de eylül çabuk geçsin
diye bu kadar çok yazıyorum. fakat ben yazdıkça eylül daha bir
yavaşlıyor gibi. belki de yazmamalıyım. bilemiyorum. bildiğim mesela bir
an önce kış gelsin. iç ürperten o serinlikte güneşi özleyeyim. seni
zaten özlüyorum. hem neredesin ve niye hala gelmedin ki? çok beklettin
dün gece rüyamda.
oysa biliyorsun bekletmeyi ve bekletilmeyi hiç sevmem.
bir
de pazarın on birinde köşedeki pastanede ne kadar çok insan olduğuna
şaşırıyorum içine ağustos kaçmış bu eylül güneşinde. şimdiye değin hiç
bu kadar dolu olmamıştı ve mutluluk kaynağı da. mutlulukları çatal bıçak
seslerini bastırıyordu. bu bencillik de şaşırtıyor beni. bazen hatta
nefret ettiriyor kendimden. sıkıyor da zamanla.
seni de sıkmıyor mu?
tahmin etmiştim!
bazen
de işte bu şaşkınlığıma şaşırıyorum ve tüm bu olanlara. fakat böyle
zamanlarda ekmel bey'in aklıma düşmesine asla ve kat'a şaşırmıyorum. bir
el uzatımı uzaklığındaki taş-kağıt-makas'ın o bölümünü yine yeniden
okumaktan da vazgeçmiyorum her seferinde. hayır alışkanlık değil bu
değişik bir tutku, belki yaşam biçimi belki hayata bağlayan görünmez bir
bağ. belki , belki ve yine belki...
belkilerle nereye kadar gider bir ömür. buna da şaşırmıyorum işte.
şaşırmak üzerine planlar yapın deniyordu ya dan in real life'da.
aşk'tan bahsediyordu. hoşuma gitmişti. replika da etmiştim hatta. ama
onun dışındaki şaşırdıklarım işte gördüğün gibi sıkıcı şeyler. pazar
pazar senin de canını sıktım. üzgünüm!
lakin işte sevdiğim, bir türlü anlamlandıramadığımız hayat böyle bir şey belki de
ve de insan olmak. bilebilseydim keşke.
neyse
boş verelim şimdi bunları ; bebe'ye, o buğulu ve büyülü sese kulak
verelim hüzünlerden hüzün, mevsimlerden bir kış beğenelim kendimize en
karlısından ve belki en ispanyolundan.
me guardo tu recuerdo
como el mejor secreto,
que dulce fue tenerte dentro.
.
bebe - siempre me quedara
beklemek
-
metro istasyonunun serin, derin ve loş ışığında gelecek treni bekliyoruz.
biraz uykulu. biraz düşünceli. biraz yalnız. ömrümüz diyorum zaten hep bir
şeyle...