bazı şeyler - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

bazı şeyler

& fark ettim ki şarkılarda bazen hiç dikkat etmediğim sözlere filmlerde çok ama çok dikkat ediyorum. ve sanırım replikas diye bir bölüm de bu yüzden var devrik günlüğümün sağ yanında. dün gece izlediğim kaybedenler kulübünü düşünürken düştü aklıma bu durum. kim, niye, ne dedi bu film için bilmiyorum. zaten umrumda da değil açıkçası. iyi kötü çirkin güzel her neyse. beğendim ben. bazı cümleleri aklımda kaldı her filmde olduğu gibi. bir replikas da bunun için yapabilirim mesela. belki sine frikik bile yaparım. sanırım zaman. sadece birazcık zaman. oysa ne güzel şarkıcımızdın sen sezen abla!. şimdi candan var. sıla ve hatta model! ne zormuş bitsin demek, hala severken seni...model diyorum çok güzel söylüyor...

% hala yeni bir şey yok usta. ne olmasını istiyorsun dersen verecek cevabım da yok. ama işte rutin, sıkıcıdır. düşünsene iş değiştirmelerim bile rutine bağlandı. o kadar patron, iş arkadaşı, çanak çömlek bardak masa, lcd bilgisayar, döner koltuk, sarı dolmuş, tren, otobüs, vapur, metrobüs ve dahi yolcularını bile değiştirdim bana mısın demedi. bu ne biçim son böyle!

* iş dedim de; burada da lüzumsuz kişilere kızıyorum çokça yine. kızmamak gerektiğini biliyorum ama lüzumsuz ve sinir bozucular işte. ve benden bile ukalalar düşün artık gerisini sen. yalnız ustam bu durumun iyi olan tarafı şu ki, eve gelince hatta servise bindiğimde unutuyorum bu lüzumsuzları.(şimdi evden yazdığıma bakma. kayıt altına alıyorum. mesela bu çok bilmiş iç sesime de kızıyorum usta. açıklama yapmak zorunda bırakıyor ya beni. uyuz oluyorum. çok adi bir iç sesim var benim. bu da kayıtlara geçsin.evet) ne diyorduk; işte olan işte kalır evet. lakin işte evdeki sıkıntı ayrı. ev sahibi aradı çıkın diyor oğlu gelecekmiş mezopotomya'dan. ama onu da çözdüm. sabah işe giderken evdeki sıkıntıyı değil ceketimi alıyorum sırtıma. evde olan da evde kalır. gördüğün üzere şu sıralar sıkıntılı bir hayat yaşıyorum. ama dert etmiyorum. yazıyorum.

? sonra geçen akşam serviste bu yaşıma değin maddi şeylere biraz olsun değer verip biraz hırs ve kendime dünyalık bir kaç şey yapmadığım için kızdım. hatta ve sanırım üzüldüm de. hemen akabinde böyle bir şeye üzüldüğüm için üzüldüm ama. bu ben olamazdım. hangi bendim. bilmiyorum?

+ ve yine hangisiydi şimdi tam hatırlamıyordum ama yağmurlu bir gündü. sabah mahmurluğunda işe yürürken bir salyangoz kaldırımın tam ortasında öyle hareketsiz duruyordu. ezilebilirdi gelip geçenler tarafından. o sırada waldeck-memories çalıyordu. tereddüt ettim ama aldırış etmedim hızlıca yürüdüm. şarkı bitti. geriye döndüm. salyangozu kaldırımın ortasından biraz da güçlükle aldım. yapışmıştı sanki yere. gitmek istemiyor gibiydi. ama koca ayaklı biri tarafından öldürülebilirdi. çimenlerin arasına bıraktım. o gün bugündür düşünüyorum. onu ordan kaldırmakla iyi mi yaptım acaba?

] şimdi anımsadım da sevmediğim matematik dersinde en sevdiğim işaretti bir zamanlar kapa parantez. hey gidi!

= bir durak dolusu insan hepsi kuzeye bakıyorlar. sanki godot'u bekliyorlar. baharın yine gelmediği kasvetli bir perşembe sabahı.

! hani ne zamandır duymadığın bir şarkıdır. öyle ki önemlidir yüreğin için. daha girişinden tanırsın şarkıyı ayak sesinden tanıdığın bir yakının gibi. önce acı bir gülümseme. sonra hüzünle karışık değişik bir duygu işte. kalbinde hem genişleme hem de bir sızı bırakan cinsten hani. salı sabahıydı sanırım!

^ telefonumun internetinde bir radyo kanalı buldum ki evlere şenlik. çok sevdim. yıllardır beklenen sevgili gibi sanki. her telden müzik var. tam istediğim gibi. internet yayını nedeniyle bazen takılsa da severek dinliyorum şimdi. radyonun ismi ankara çağdaş sanat radyosu. frekansını bilmiyorum. gogıla yazınca çıkıyor. ben sevdim. herkes sevsin.
.
waldeck - memories