ay başından beri yeni bir iş yerinde, yeni bir sistem kurmak 
üzere hummalı bir çalışmanın içerisindeyim. lakin işverenler 
kurumsallaşmanın, departmanların bir bir ayrılıp , kapılara da bölüm 
isimleri yapıştırılıp, üzerlerindeki angaryaların başkalarına 
aktarılmasından ibaret sanıyorlar.
ve ben red kit misali 
evimden uzaktayım bir haftadır. bulunduğum koordinatta akşamları 
internete ulaşmak zor. vayırlesi açıp define avcıları gibi oda oda 
dolaşıp bulamadığım kablosuz bağlantıyı geçen akşam tuvaletin yakınında 
yakaladım. internete giriyorum ama bloguma giremiyorum. üstelik yorum da 
bırakamıyorum. tabi ki denedim. ama hayır tuvalette de hiç çekmiyor. ben de
 sadece okuyorum. okuyorum. bi'de wördde yazıyorum.
oysa istanbul
 yine yeniden çok çok hem de çok sıcak. rutubet de çok. bir de arı çok 
buralarda sevgili şinasi. lakin ufukta görünen bir tatil yok. ama umudum var
 yine de. mazotun bir yetele olması olasılığından biraz daha fazla 
tatile çıkabilme ihtimalim. yazlar boyu o ihtimali sevdim zaten hep ben.
şimdi ne mi yapıyorum?
eski bir cmylmz filmini izliyorum.
her şey çok güzel olacak.
evet.
.
mazhar alanson- bu ne biçim hikaye böyle