tam bir sene bir ay oldu bu semte taşınalı. kağıt üzerinde eskisine göre daha gelişmiş, modern ve sözümona daha ‘elit’ bir yer. lakin alışamadım. ulaşım jeopolitiğinden, geniş ve ferah parklarına kadar eski semtimi özlüyorum. çok özlüyorum ibrahim. bu pazar işte havaların serinlemesinden aldığım güç ve cesaretle park keşfine çıktım. eve yakın, bildiğim iki park da küçük ve ferahlıktan uzaktı. yüksek yüksek binaların arasına yapmış olmak için yapılmışlardı. oy için yani. 25 kişi yan yana zor dururdu. bi’kere esmiyordu hacı. esmeyen parkı ne yapayım. o yüzden google haritaya park yazdım. ören yeri gibi yakın yerlerdekini tek tek geziyorum. ilk kez geldiğim bir parktayım şimdi. bir salıncak, bir kaydırak ve yedi bank var. sonra sekiz dokuz yaşlarında bir kaç ağaç. yol ağzı. önü açık. küçük ama güzel esiyor.. lakin insanımız insan değil. on santim yanında çöp varken zıkkımlandığı çekirdeği yere atmış. sorsan eminim her şeyden, işte yönetimden, ekonomiden, adaletten ve sistemden ilk önce o şikayet eder. ama bırak bireyi insan olmayı, kendini yönetmeyi başaramamış bu ‘şeylerle’ aynı havayı solumaktan yoruluyorum ibrahim. metrodan marmaray’dan inmeden üstüne hücum edenler, market sırana bile tecavüz edenler, otobüs durağında otururken yanında fos fos sigara içmeye çalışanlar, kulaklık denen bir cihaz varken facebook takip listesindeki iğrenç sesleri dinletenler o kadar çoklar ki o kadar çok. baş edemiyorum artık. kabullenemiyorum da. skati’yi özlüyorum. finlandiya’ya, izlanda’ya ışınlanmak istiyorum. halbuki biraz soluklanınca o kadar fazla düzen ve tertip içinde yapanayacağını ben de biliyorum. ama o kadar bıktım o kadar yoruldum ki bu insan hoyratlığından, kaostan, düzensizlikten, bencillikten ve becerisizlikten sinirden kalemimi kırıyorum bazen. yüksek yerlere çıkıp tehlikeli şiirler okuyorum. memleket düzelmiyor belki ama biraz sakinleştiriyor. bir sonraki gün için az da olsa enerji veriyor. sonra işte; içinde bulunduğum parka, rüzgarının hatırına 10 üzerinden 6 verip uygun adımlarla uzaklaşıyorum.