.
296- gassal : ikinci sezon daha komik gibi. ama… aması bayhan’ın ne işi var orada müdür? hele hele caanım gülpembe şarkısının içinden geçmiş resmen. hani deyim yerindeyse kulağıma kıymık battı. o yüzden olsa gerek haftada bir bölüm izliyor gibiyim. üç haftada üç bölüm. kusura kalmasın bayhan kardeşim ama o çıkınca kapatıyorum televizyonu. bölüm zaten bitmiş oluyor.. ne yapayım..
.
297: sandalyeleri götünüzle çekmeyin: otelde, yemekhanede, kafeteryada nerede olursa okaun şu sandalyeleri rica ediyorum götünüzle ileri geri itmeyin. lütfedip kaldırın o güzel popolarınızı ve sandalyenizi elinizle düzeltin. sevgili halkım. rica ediyorum. lütfen. please. por favor. s’il te plait.bitte.
.
298- muhabirler de insan: eyyy kanal yöneticileri, eyy atarlı ve gravatlı haber müdürleri iki gram klişe haber vereceğim diye bu insanları ellerinde cetvelle kışın istanbul’un tepelerine kar kalınlığı ölçmeye, yazın da termometreyle londra asfaltına gölgede sıcaklık okumaya göndermeyin. az yaratıcı olun, kendinizi geliştirin. yazık değil mi bu insanlara? onlar da ana baba evladı. onlar da üniversite okumuş. onlar da istanbul çocuğu. lan bana ne sarıyer’in tepesindeki kar kalınlığından yahut gölgedeki sıcaklığın 35 ya da 39 olmasından. uyarını yaparsın geçersin. bırakın artık bu amerikanvari habercilik anlayışını. azıcık kalıbınızın adamı olun daa! azıcık.
.
299- gemiler: herkesin kendine göre garip bir hobisi var. ben mesela akşamları kaldığım binanın terasına çıkıp boğazdan ağır ağır akıp giden yük gemilerini izlemeyi seviyorum. neyini seviyorum peki? aslında tam olarak bilmiyorum. hüzünlü yalnızlıklarını seviyorum belki de. o ağır ama vakur ve sessizce gidişlerini seviyorum bir de. sonra teoman’ın gemiler şarkısını hatırlatmasını seviyorum.
.