aslında bu ilk değildi. eski takipçiler de biliyor. blogun ilk gününden beri nasıl huzursuz olduğumu. ben zaten kendimi bildim bileli.. ..
üstüne huzursuz bacaklarım.
yeter mi?
yetmez.
öğrencilik yıllarında eskişehir'de kaldığım binanın ismi huzur apartmanı idi. sekiz kat, dörderden 32 daire. huzur var mıydı dersen nerdee. kim kaybetmiş biz bulalım. bulamadık. olaysız bir haftamız geçerse yöneticimiz asaf bey kurban kesiyordu. düşün artık halimizi ibrahim. dolayısı ile orada da bulamadım.
sonra pekcan vardı üniversite ikide. ben anadolu üniversitesi’nden, o sütçü imam üniversite'sinden yatay geçişle istanbul'a gelmiştik. bir vesileyle tanıştık. kaynaştık. bir gün yine buna dert yanarken oğlum dedi huzur islamda. peki dedim pekcan. 6 ay-bir sene pekcan'a takıldım. istanbul'un bütün camilerini dolaştık tek tek. sonra bunun amcasının bir tekkesi varmış fatih'te bir yerde. bir kaç ay da oralarda dolandık durduk derviş gibi. allah var yalan yok şimdi. biraz biraz toparladım. iyi hisseder gibi oldum. sonra.. sonra işte bir gün olric geldi. huzurum kalmadı fani dünyada. oysa beklediğimdi. olric'ti. adım gibi emindim. lakin hayatın gerçekleri vardı; sonunda hep amerikalılar ve bir de "kader" kazanırdı. yine öyle oldu. onlar kazandı. ben de okumaya ve yazmaya verdim kendimi. daha çok yazdım ama. yazmadığım zamanlar izledim. okudum. sonra işte çok geç tanıştığım sabahattin ali, ahmet hamdi tanpınar, orhan kemal, oğuz atay ve peyami safa'ya başladım. dan brown ve adam fawler'ı çok satanlar standında bıraktım. stefan zweig ile herman hesse'yi çok okunanlar rafında terk ettim. iki bin on beş kışında girdiğim ilk türbülansta tanpınar'ın huzur'una tutundum. hani dışımda, yanımda yöremde olursa belki içime de sirayet eder diye düşünmüştüm. biliyorum; ahmakça. nerden baksan tutarsızlık. nerden baksan ahmakça.
ama işte hiç unutmuyorum. 2015 kışıydı. ocaktı. işsizdim. kartal sahildeydim. ne b.k yiyeceğim lan ben şimdi diye düşünürken sanki beni kurtaracakmış gibi “bu kış dedim tanpınar okumalıyım.” çünkü çantamda henüz hiç dokunulmamış huzur vardı.. ama sonra..
sonra işte iki bin yirmi beş martına geldik. ve ben bu satırları yazdım. biliyorum, nerden baksan...
.
riley baron - pull the trigger
üstüne huzursuz bacaklarım.
yeter mi?
yetmez.
öğrencilik yıllarında eskişehir'de kaldığım binanın ismi huzur apartmanı idi. sekiz kat, dörderden 32 daire. huzur var mıydı dersen nerdee. kim kaybetmiş biz bulalım. bulamadık. olaysız bir haftamız geçerse yöneticimiz asaf bey kurban kesiyordu. düşün artık halimizi ibrahim. dolayısı ile orada da bulamadım.
sonra pekcan vardı üniversite ikide. ben anadolu üniversitesi’nden, o sütçü imam üniversite'sinden yatay geçişle istanbul'a gelmiştik. bir vesileyle tanıştık. kaynaştık. bir gün yine buna dert yanarken oğlum dedi huzur islamda. peki dedim pekcan. 6 ay-bir sene pekcan'a takıldım. istanbul'un bütün camilerini dolaştık tek tek. sonra bunun amcasının bir tekkesi varmış fatih'te bir yerde. bir kaç ay da oralarda dolandık durduk derviş gibi. allah var yalan yok şimdi. biraz biraz toparladım. iyi hisseder gibi oldum. sonra.. sonra işte bir gün olric geldi. huzurum kalmadı fani dünyada. oysa beklediğimdi. olric'ti. adım gibi emindim. lakin hayatın gerçekleri vardı; sonunda hep amerikalılar ve bir de "kader" kazanırdı. yine öyle oldu. onlar kazandı. ben de okumaya ve yazmaya verdim kendimi. daha çok yazdım ama. yazmadığım zamanlar izledim. okudum. sonra işte çok geç tanıştığım sabahattin ali, ahmet hamdi tanpınar, orhan kemal, oğuz atay ve peyami safa'ya başladım. dan brown ve adam fawler'ı çok satanlar standında bıraktım. stefan zweig ile herman hesse'yi çok okunanlar rafında terk ettim. iki bin on beş kışında girdiğim ilk türbülansta tanpınar'ın huzur'una tutundum. hani dışımda, yanımda yöremde olursa belki içime de sirayet eder diye düşünmüştüm. biliyorum; ahmakça. nerden baksan tutarsızlık. nerden baksan ahmakça.
ama işte hiç unutmuyorum. 2015 kışıydı. ocaktı. işsizdim. kartal sahildeydim. ne b.k yiyeceğim lan ben şimdi diye düşünürken sanki beni kurtaracakmış gibi “bu kış dedim tanpınar okumalıyım.” çünkü çantamda henüz hiç dokunulmamış huzur vardı.. ama sonra..
sonra işte iki bin yirmi beş martına geldik. ve ben bu satırları yazdım. biliyorum, nerden baksan...
.
riley baron - pull the trigger