kardaki ayak izlerini takip edersek çocukluğumuza ulaşamayız belki ama resimdeki sanatçıyı bulabiliriz sevgili ibrahim. soldan sağa üç harf; bir yağış şekli. kare bulmacaların vazgeçilmezi.
oysa alçaklara yağmadı yine. yüksek yüksek tepelere kondular sadece. e-5 seviyesinde sulu sepken, ismi dağ ile anılan semtlere ise lapa lapa. kar bile yukarıdakilere ayrımcılık yapıyor sanki. kul yapmış çok mu!
halbuki bütün kötülüklerin üstünü örter gibi, tüm şehrin üstüne usul usul yağmasını isterdim. bütün özlemleri dindirircesine sakin sakin. olmadı. sıtmaya razı olduk yine yüksek kesimlerde!
.
otobüsümüz üniversite rampasını çıkarken epey zorlandı. bir iki sallanıp kıç atınca uyuyanlar uyandı. meraklı gözlerle pencereden gecenin siyahını aydınlatan beyaz örtüyü görüp şaştılar.
“Allah Allah aşağıda hiçbir şey yok. burası ne olmuş böyle” dediler.
şoförün derdi başkaydı. belediyeye yüklendi. “aşağıda temiz yollara tuz atıyorlar. asıl burayı tuzlamaları lazımdı”
etrafındaki iki üç kişi de şoföre destek çıktı hemen. sanki bu destekten güç olan şoför bizi rampadan çıkardı. endişeli yüzlerin yerini rahatlamış ve uykulu biraz da soğuktan pembeleşmiş simalar aldı.
beş durak sonra inecektim. ama benim durağın da sağlam rampası vardı. ne olur olmaz dedim bir durak önce inmeyi planladım. hem özlediğim kar soğuğunu iliklerime kadar hissetmek istedim.
.
karla kaplı parkın içinden geçtim. ayak izlerini takip ettim. belki bir mucize olur da çocukluğumun kışlarına bir pencere, bir geçit açılır da içine girerim diye ümit ettim. lakin açılmadı.
.