23 - hasta siempre -14 - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

23 - hasta siempre -14





hastane bahçesinde hareketsiz duruyorum. spotify’in benim için döndürdüğü şarkıları dinliyorum ve boş gözlerle etrafa bakıyorum. etraftakiler bana bakıyor. sanırım acımı yüzümde gördü bir kadın. ve bir kedi sokuldu yanıma. kortizonlu iğne bu kez canımı çok yaktı. topuğumun üstüne basmaya korktum. başım döndü. kahverengi önlüklü temizlikçi abi "slow down slow down evlat" dedi sanki.
-yavaş birden kalkma. karşıya bak, iyi misin? diye de ilave etti. teşekkür edip barakadan hallice poliklinikten çıktım. bahçedeki ilk sandalyeye oturdum. acımı gören kırmızılı kadını ilk orada gördüm. kara kedi sonra geldi. en son ambulansın acı çığlığını duydum. karşı çaprazımdaki bankta oturan kızlardan biri ağlamaklı ifadelerle ötekine bir şey anlatıyordu. sanki boş bir odada biri televizyonu açık unutmuş da öylesine izliyor gibiydim. başımı başka yana çevirmek aklıma gelmiyordu. sarışın, at kuyruklu olan öteki kız destek olmak için anlatana sarılıyordu sadece. konuşmadan. hem ne konuşulabilirdi ki böyle durumda.. acilin hemen yanındalardı. çok sevdiği biri içeride yatıyor olmalıydı. ya da başka bir şey. lacivert giysilerinden hemşire olma ihtimallerini de düşünüyordum. ama yalan yok. en çok topuğumu düşünüyordum. bu dünyada yalnız ve bencildik çünkü. ama ve oysa geçen sefer bu kadar ağrımamıştı. halbuki aynı doktor. aynı iğne. sanki ruhum ve bedenim adı konulmamış bir savaşın içindeler. daha önceden yaptığım şeyler bu vakitler zor geliyor artık. sanki bir makas değişim hattına gelmişim ve ruhum inat ediyor. değişime topyekün karşı çıkıyor. bense yirmi beşimdeymiş gibi davranıyorum. bedenim bir şeyler anlatmaya çalışıyor. ben dinlemiyorum. görmüyorum. deniz fenerine doğru tam yol ileri giden gemi kaptanı gibiyim. bunlar beynimin bir bölümünün bana söyledikleri. gördükleri. ama ya öbür yanım. var ya öbür yanım. hani bazı filmler var. her şeyiyle aynı olan bir olaya çok farklı bakan iki kişinin hikayesi. mesela geçen akşam izlediğim; he loves me, he loves me not (2002) audrey tautou’lu filmdeki gibi. bir yanım başka. öbür yanım başka telden çalıyor. uyumsuz bir orkestra gibiyim. nedenini bilmiyorum. ama çok da düşmüyorum üzerine. sadece yazıyorum. .
.