benden önceki hasta çıkar çıkmaz, ışıklı tabelada adımın yanıp
sönmesini beklemeden kapısını tıklatıp girdim içeri. “günaydın hocam” dedim.
hiç istifini bozmadı. kafasını kaldırmadan, ben odasına girerken yapmakta
olduğu işine devam etti. bir önceki hastanın verilerini mahkeme katibi gibi on
parmağı ile seri bir şekilde bilgisayarına girdi. yahut haftaya çıkacağı
tatilinin rezervasyonunu tamamladı. emin değilim. günahı boynuna artık. ama
ben günaydınımın havada asılı kalmasına bozuldum. yalan yok şimdi. yine de
belli etmedim. sonuçta türk hekimlerine emanettik. doktor hakları, hipokrat,
devlet baba, mhrs, 182 ve nihayet hasta hakları.
yazısına son noktayı koyup enter tuşuna sertçe bastıktan sonra
elimde hazır olan ve üşenip de hala yenisini almadığım eski mavi plastik
kimliğime uzandı. hemen akabinde de sordu.
-nedir şikayetiniz?
bir bir anlattım şikayetlerimi. o beni tepki vermeden dinlerken
ben bir yandan da iki hastane, üç doktordan toparladığım tüm tahlil ve
filmlerin olduğu mavi evrak dosyamı çıkardım çantamdan. son çektirdiğim filmi
istedi. sonuçlarımı dikkatlice incelerken bir yandan da ‘bu tür vakalara çok
sık rastladım, bu da onlardan birisi’ dercesine on saniyede bir hıı, hım, hıı
diye ünledi. sonunda haklı çıktım. çok sık karşılaşılan bir durummuş benimkisi.
adını da söyledi ama diyemiyorum şimdi. hafızam hala çok iyi iş görse de
latincem çok kötü. telaffuzuna bayıldığım latin adlarından biriydi işte. bir
iki küçük takviye dışında ilaca da gerek yokmuş zaten. geldikleri gibi
gideceklermiş.
yeni doktorumun baştaki ketum ve ilgisiz tavırlarından eser yoktu
şimdi. uyum devresini çabuk atlatmıştık. sorduğum ve hatta sormadığım tüm izahatları
bir bir anlattı. devlet hastanesinden ziyade tonlarca para yatırmış olduğum
özel bir hastanenin, özel bir hastası gibi hissettim kendimi. haberi olmadan
odanın içine doldurduğum baştaki olumsuz düşüncelerimi yine ondan habersiz geri
aldım hemen.
kontrol amaçlı tahlilleri yenilememi istedi. not kağıdı bittiği
için eski tahlil sonuçlarımın üzerine ilacımın reçete kodunu yazdı. günde bir
tane almamı tembihledi. on beş gün sonra tekrar görüşelim dedi. teşekkür edip
odanın kapısını açmamla benden sonraki hasta içeri düştü adeta. doktorum en
baştaki ketum ve kaynanalar dizisinin asabi tijen hallerine büründü
yeniden.
niiit nitttt beklemesini öğrenemediniz hala diye haykırdı önce.
çağırmadan, ekranda adınız yanmadan gelmeyin içeri efendiler diye kükredi
ardından.
lafın ucu biraz bana dokunsa da o evreyi çoktan atlatmıştık ve
başa dönmeye hiç hazır değildim. içeri düşen hastayı nazikçe dışarı davet
ettim. birazdan çağıracak sizi diyerek ikna ettim ve laboratuvara kan vermeye
gittim. ikizler burcu doktorum hastayı çağırdı mı ya da ne zaman çağırdı
bilmiyorum.
.