oyun - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

oyun

bir oyun tutturdum ne vakittir. rastgele bir şarkı açıyorum. hangi sanatçı çıkarsa ve telefonumda ne kadar şarkısı varsa eve gidene kadar sadece o şarkıları dinliyorum. in the name of father filmindeki gerry gibi adam asmaca da oynayabilirdim elbet. yahut dolmuşun kirli camından süzülen yağmur damlaları arasından yansıyan renk cümbüşünü ve dahi özenti ama özensiz dükkan isimlerini de okuyabilirdim. veya bindiğimden beri dedikodunun kırk türlüsünü yapan arkamdaki ablaların dallasvari hikayelerinden yeni bir hikaye de kotarabilirdim. hiç birini yapmadım. kendi oyunumu oynadım.
.
emre aydın çıktı bu akşam. 
kasım ayının sonu. soğuk. yağmur çiselemiyor, rüzgarla birlik olup adeta adam dövüyor. hem zaten bu havada rahmetli leonard cohen çıkacak değildi herhalde..
neyse.
ellerim ama ilginçtir bu akşam şaşılacak kadar sıcak. bunu yanıma oturan kızcağızın hohlayarak ısıtmaya çalıştığı ve birbirine sıkıca kenetlendiği ellerinden daha iyi anladım. ilk o vakit farkettim ellerimin üşümediğini ve dahası sıcaklığını. hani yanlış anlamayacağını bilsem ısıtırdım ellerini, ellerimle. zayıf, çelimsiz bir kız. d vitamini eksik kesin. kucağındaki kitaptan anladığım ya ingilizce kursuna gidiyor yahut yabancı dillerde okuyan bir üniversiteli. elleri çok üşüyor. ovuşturuyor, üflüyor. yok ısınmıyor bir türlü. aksine benimkiler tarihinin en sıcak günlerini yaşıyor. rusya’nın sıcak denizlere inmesi gibi bir şey bu benim için.
..
işten erken çıktım güya. her vakit uçan kaçan dolmuş bu kez olmayan trafiğe rağmen gitmek istemiyor. yılmaz erdoğan’ın yolculuğundan bile uzun sürüyor seyahatimiz. üstelik otlu peynir kokusu da yok. safi mazot. biraz arada açılan kapıdan içeri dolan soğuk havanın nemli kokusu. biraz elleri üşüyen kızın parfümü. 
..
onlar gibi değilim ben” diyor emre aydın kulağıma kulağıma. peki ben kim gibiyim?
düşünüyorum bu alacakaranlıkta. trafiğin en çekilmez sathında. fazla sürmüyor cevabı bulmam. ben tabi ki babam gibiyim. çayı içişim. gülüşüm. kaşlarımı çatışım. ve tabi ki huzursuzluğum. .
..
elleri üşüyen kız indi. şoför dört kez hatalı sollama yaptı. emre aydın yarım düzine şarkıyı bitirdi. ikinci tura başladı. ama yağmur hiç dinmedi bu akşam. 
bir gün de diyorum; havalar çok daha soğumadan ve yağmurlar kesilmeden sebepsiz yere işe gitmeyip öğlene kadar yataktan çıkmamalı. öğleden sonra da deniz kenarına inip kuşlara simitti, ekmek içiydi bir şeyler vermeli. ve denize en yakın, en soğuk çay bahçesinde su bardağı ile çay içmeli. bir gün diyorum yapalım bunu..
..
.
emre aydın - çocuğum belki