38- sevdiğim şarkılarda, düz ve bomboş bir otobanda hız sınırını aşar gibi telefondaki ses sınırını aşmak hoşuma gidiyor.
39- ve yine sevdiğim şarkıları suyunu çıkarana kadar üst üste, bin altı yüz elli iki defa falan dinleme huyumu seviyorum. çok seviyorum.
40- sahile yürüme mesafesinde, müstakil yaşam ünitesi diyor radyodaki etkileyici reklam sesi. sanki ev almayacağız da beraber yatağa gireceğiz. töbe..
aslında türkçesi; sahile bi’500-800 metre var ama n’olcak canım spor için yürünür. müstakil yaşam ünitesi dediği de; yirmi beş tane müstakili 50 metrekareye dipdibe sığdırmış halidir. kesin demiyorum. belki 75 metrekaredir. benim aşktan anladığım bu sevgili rose. sahile yürüme mesafesi.
41- ne vakittir istanbul’u böyle başıboş, böyle güzel görmemiştim. arefe günü demiştim. ‘bayram tatiline gidenlerin ardından su dökmeyin.’ bırakınız gitsinler. bırakınız dönmesinler efendim. eğlendikleri yerde doysunlar. biz böyle çok güzeliz. böyle ne iyi.
42- hem belki diyorum, şehre bir film gelir. beraber falan izleriz.
43- üç aydan beş aya olsa da arada lokal yaz yağmurları gibi twittera yoğunlaşıyorum. sonra zaten buharlaşıp yine üç ay yok oluyorum. bu seferki ziyaretimde bir tweet gördüm. bayıldım. sevdim yani.
diyor ki sevgili tweet sahibi; bu bayram barışır mıyız?
44- bayram demişken eski günleri özlüyorum. bayramdan bir hafta-on gün önce şehrin en işlek meydanlarına kurulan tebrik kartı standlarını mesela. sonra bayram kurbansa koçlu, ramazansa şekerli yahut manzaralı kartlar alıp en içten dileklerimizle kutladığımız yakınlarımızın bayramını sağlıklı ve mutlu geçirmesini temenni etmeyi çok özledim.
45- bu bayram diyorum barışır mıyız?
.
.
.