kırlangıç fırtınası - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

kırlangıç fırtınası

annemdeydim dün. adetim olmadığı halde beş-altı bardak çay içtim gece gece. doğal olarak uyumam hayli geç oldu. telefonun alarmını 07:15'e kurdum. 06:00'da biri kapıya yok hayır cama dayandı. tak tak tak. eyvah dedim zelzele oluyor. ilk şoku atlattıktan hemen sonra uykulu gözlerle kapıyı açtım. bir ellilik boyuyla tatü ferhat karşımda pişmiş kelle gibi sırıtıyor. 

"n'oldu lan sabahın köründe alacaklı gibi?" dedim.

-abi dedi. şey dedi. kusura bakma dedi, arıza dedi. servis dedi. işe geç kaldım dedi. araba dedi. kenara çeksen dedi. hemen gitmem lazım dedi. 

son üç kelimesini anladım. uyku piç oldu tabi. çapaklı gözlerle ve eşofmandan bozma pijamalarla, berduş gibi dört derece soğuğa çıktım. titredim yeminle. arabayı bir kenara çektim. 
yanımdan geçerken "sağol abi seni de uyandırdık ama" dedi tatü.  
"siktir lan" dedim. 
beni aç bırakın ama uykusuz bırakmayın. bırakırsanız işte böyle olur...




neyse, içeri girdim. yeniden yattım. lakin uyku kaçtı bi'kere. önce sağa döndüm. sonra sola. sonra tekrar sağa. yok olmadı. gözlerimi tavana diktim. tavandaki belli belirsiz çatlakları saymaya çalıştım. bu arada annemin tavanı da benim evin tavanı gibi beyaz kireçmiş. ama zaten öyleydi. sıkıldım. koyun saydım elli beş tane. elli dördü beyaz sonuncusu siyahtı. kara kediydi, merdiven altıydı inanmam öyle şeylere ama tedbirli olmak lazımdı. o an vazgeçtim saymaktan. ve çocuk olmaktan. mutfağa gittim. çay demledim. sabahın altısında. hem de ilk kez. 
anneme dedim "kalk kahvaltı hazırladım.
şaşkın şaşkın bir suratıma baktı. bir duvardaki saate. hayatında böyle bir şeye tanık olmadığı için rüya görüyorum sandı tabi garibim. sonra saate tekrar baktı. bana baktı.
"yat uyu oğlum daha kahvaltıyı hazırlamadım" dedi. 

üstelemedim. sanki uykum da geri gelmişti. gittim yeniden yattım. sonra işte alarm çaldı. sallamadım. ikinci kez çaldı. oralı olmadım. annem üçüncü kez çalmasına imkan vermedi. 
"tembel paşa hadi kalk işe geç kalacaksın" dedi. 
kahvaltı hazırlamış mutfakta. 

"hava çok soğuk, sıkı giyin" demeyi de ihmal etmedi.

dediğine göre hâlâ kocakarı soğuklarıymış bunlar. zaten mart ayı böyle olurmuş hep. yine de bunlar iyi halleriymiş. kazma kürek yaktırır diye boşa demiyorlarmış eskiler. ama mevsimler, iklimler hep şaşmış şimdi.

"peki dedim kırlangıç fırtınasını bilir misin?"

dedi "ona biraz daha var. hükümet takvimine göre nisanda olur."

çay bardağı elimde, salondaki saatli maarif takvimine koştum. 

"kim milyoner olmak isterde joker olacak kadınsın valide sultan" dedim.
"o neymiş" dedi.

"boş ver" dedim.

ama siz boş vermeyin. sekiz nisan'da kırlangıç fırtınası var. 
unutmayın.
.
yeni türkü - fırtına
.
mart,2018 -  istanbul