ıssız ankara, sensiz ankara..* - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

ıssız ankara, sensiz ankara..*

               

bizi diyorum ne atom bombası, ne de küresel ısınma öldürecek bayım. bizi bu duygusallık, bir de baş döndüren her şeye yetişme telaşı öldürecek. bilmiyorum? belki de bana mahsus bir mizaçtır. biraz soluklanıp not almak yerine zihnimden geçenleri anında yapma isteği. sanki dünyanın sonu yaklaşmış ya da ne bileyim aklından geçen o an yapılmazsa büyük bir felaket olacakmış gibi.veya başka bir şey. başka bir his. anlatabiliyor muyum? anlatamıyorum. öf öf.. sabahtan beri cem adrian dinliyorum. tesadüfen kanalın birinde rastladım. dilime, zihnime, en önemlisi ruhuma işledi. gitmiyor. gitmesin. çünkü bugün çok yazmak istiyorum. bitesiye. ölesiye. cem adrian diyorum. içimi parçaladı. içimi..
hafta başı çıkacağım yolculuk için hazırlanıyordum oysa. kitap arıyorum kitaplıkta. okunmamış yahut yarım bırakılmış onlarcası arasında. belki diyorum yollarda okurum. bir kaç aydır nerede kaybettiğimi bilmediğim okuma alışkanlığı yerine gelir hem. bir umut. klasiklere takıldım bir süre. budala'dan vadiden zambak'a, ekmeğimi kazanırken'den eugenie grandet'e. hepsinden birer paragraf okudum. bunalıma girdim. genç werther'in acılarıyla karşılaştım. yüzümü çevirdim. üst rafta ayfer tunç'un yarım kalan deliler evi'ni gördüm. kararsız kaldım. kafka'nın felice'ye mektuplarından birini okuyup usulca uzaklaştım. seyahat çantamın tekerini onaracaktım. aşağıya indiğimde az önce yarısını toparladığım resmi evrakları gördüm. onları tamamlamak için ileriye bir kaç adım atmıştım ki mutfaktan gelen buharı gördüm. sonra çaydanlıktaki sabırsız fokurtuyu duydum. dvdye filmi koyduktan sonra çay demleye kalktığımı hatırladım. ondan önce de anneme söylemem gereken çok önemli şeyi. ama telefonu bulamıyordum. sahi balkonda instagram fotolarına bakıyordum en son. gelen kışa, ekim ayına güzelleme yapacaktım güya en sevdiğim hüzün resimlerinden. telefonu almak için tekrar yukarı çıktım. kitaplığın önünden geçerken beynimde bir ışık yandı. şimşek çaktı sandım. değilmiş. yılmaz karakoyunlu dedim. yolculuk için yanıma alacağım kıvrak ve akıcı dil. kitabı yavaşça elime aldım. şöyle bir kokladım. çiçekli mumlar sokağı'nı alacaktım.kararım kesinleştiğinde sabahtan beri çiseleyen yağmur şiddetini artırmış camları dövüyordu. iyi de ben yukarıya ne için çıkmıştım?
.
.
cem adrian - öf öf