şimdi arka balkonda soğuk çay dahil tüm yaşananları temize çekiyorum. güneş yok. hissedilir derecede rüzgar var. yağmur gelecek, belli. bahçedeki ağaçlar yapraklarıyla bunu kutluyorlar. tam karşımda incir ağacı. ortadakinin adını bilmediğim ince yapraklı başka bir ağaç. en sağda dut ağacı. ve bahçenin derme çatma çitleri. en az 20 yıllık. hepsinde rahmetlinin parmak ve emek izleri.
.
işte böyle.
bir babamı özlüyorum. bir zarifoğlu'nu. yanıma almadığıma o kadar pişmanım ki . o kadar pişman.
.
oysa dört yıldır aynı fasit dairede dönüyorum. yoruluyorum. çok yoruluyorum. lakin durmuyorum.
.
belki de cemal süreya'nın 13 gün mektuplarını almalıydım yanıma.
.
bu yaz günler hiç geçmiyor. ama hayat çok çabuk geçiyor. çok çabuk.
.
karar veremedim. hangisi daha hüzünlü? emre aydın. sıla. ahmet kaya. galiba içlerinde en hüzünlüsü benim.
.
telefonum uyarı veriyor. şarjın bitmek üzere ya kapat ya şarj et. ortası yok. hayatta böyle değil mi? gece-gündüz. siyah-beyaz. yaşam ya da ölüm. bu kadar kesin.
.
başımın bir yanında paslı bir çivi. diğer yarısı ne vakit bir hayalin peşine düşse batıyor. dur diyor. omzumdaki yükleri sıralıyor. ağzımın tadını bozduktan sonra siktirolup gidiyor. ta ki yeni hayal kurana dek..
.
az önce üçüncü bardak çayımı aldım. hem de büyük fincanda. annem nispet yaptığımı sanıyor. ama öyle değil. çay çok güzel. doldurayım mı sana da diyorum. git işine diyor gülerek. üç tane de petibör alıyorum çayın yanına. batırıp batırıp yiyorum. tıpkı eski günlerdeki gibi.
.
dün akşamüstü yalnızlığım alıp moda'ya çıktım. ve denize bakarak sordum;
.
dün akşamüstü yalnızlığım alıp moda'ya çıktım. ve denize bakarak sordum;
ne istiyorsun dedim kendime.
ne istiyorsun?
elimdeki kalemi bıraktım, gözlüğümü çıkardım, müziğin sesini açıp arkama yaslandım.
soruyu tekrarladım.
şu an ne olmasını isterdin?
bu sabah, fotoğrafa bakıp hâlâ ne istediğimi düşünüyorum..
.
ve eylülü bekliyorum..