duvara karşı - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

duvara karşı

güneşe karşı. dolu dizgin gidiyoruz. yeleleri sırtında bir kısrak gibi. kimseye aldırış etmiyoruz. trafikmiş, istanbulmuş, yol ve hava durumuymuş. her şeyden ve herkesten bağımsız. öyle vurdumduymazız. pencereden içeri dolan poyraz da alıyor bundan nasibini. kuşlar gibi özgürüz. çocuklar gibi şeniz. mahalledeki arkadaşlarımı hatırlıyorum aniden. özlüyorum. yadik'i, muzo'yu, ıssız'ı, hafız'ı, fiko'yu. geri gelmeyecek olanın hüznü doluyor içime.

sonra birden bir kadın çığlığı dolduruyor dolmuşun içini.

şoför bey yavaş. öldürcek misin bizi.

şoför ses etmiyor. daha fazla abanıyor gaza. ben o sırada şoförün hemen sağında başka gezegenden gelmiş gibi ama dünyevi düşünceler içinde, tepkisiz güneşin gözünün içine bakıyorum.
bir kaç gündür huzuru lhasa de sela'da bulmuş ve bu akşam da işten çıkmadan dokuz şarkısını kaydetmiştim telefona. bir yandan o'nu dinliyor öte yandan günsür'ün daha önce iki kez okuduğum kitabının altını çizdiğim kelimelerini okuyordum. ama kadın hiç susmuyordu. 

şoför ayağını gazdan kesmeden cevap vermek zorunda kaldı. 

talisca'nın dün geceki maçta boş kaleye gol yapamadığı kafa vuruşu gözümün önüne geldi. 

ablacım, saatli gidiyoruz. dakikaya yetişmeliyim dedi şoför tüm gençliğiyle.

saat mi önemli bu kadar insanın canı mı diye sordu kadın. 

şoförden yine ses çıkmadı. 

haklı. doğru söylüyor dedi arkalardan bir teyze. bir iki cılız erkek sesi de onları destekledi. 

geçen yaz deniz kıyısında, güneyde bir köyde tatil yaparken kendime yazıp gönderdiğim mektubu çıkarıyorum. bu kış, bu mektubu yeniden okuma isteği sık ve olmadık zamanlarda geliyor. bu gece de nedense öyle oluyor. "evdeki şeylere mektup" diye başlıyor. bir kez daha okuyorum..*

poyraz yüzümü yakmaya başladı. pencereyi kapadım. başımı dolmuşun camına dayadım. yorgun, uykusuz ve beşiktaşlıydım.

talisca kafayı düzgün vursa maç 2-0 olacak. kalecimiz fabri belki o hatayı yapmayacak. biz beşiktaşlılar bu kadar üzülmeyecektik.

kadın inince plakanı alıp şikayet edeceğim seni dedi. 
evet şikayet etmeli sizin gibileri dedi başka bir adam
duraktan çıkınca adım adım gelip sonra dakikaya yetişiyoruz. olmaz böyle birader dedi ahmet mekin jargonuyla. biraz babacan. biraz kulak çekerek.

şoför ilk kez geri adım attı. haklısın abi kusura bakmayın dedi. 

kadın ve yandaşları bu kez daha çok çullandılar genç şoföre. 
haklısın demekle olmaz. yavaş gideceksin. kurallara uyacaksın. can taşıyorsun sonuçta. 

lhasa ne güzel kadın. ne de güzel söylüyor. muazzam bir buğulu ses.

tamam abla kusura bakmayın. uzatmayalım isterseniz. germeyin beni daha fazla.

böyle bir kaç kişi çıkışınca yola geliyor bunlar dedi arkadaki teyze. ama insanlar her zaman destek vermiyorlarmış. bunlar hep böyleymiş. memleketin çivisi çıkmış. 

şikayet edicem hepsini şikayet edicem dedi çığırtkan kadın.

şoför'ün arkasındaki kadına dönüp eee yeter bee demesiyle dolmuşa bindiğimden beri ilk kelimem olan kaptan dikkat ünlemem birleştiğinde büyük bir gürültü koptu.
gözlerim karardı. 
babamı özledim. 
yadik'i, muzo'yu, ıssız'ı, hafız'ı ve fiko'yu.
.
.
* mehmet günsür - içeriye bakan kim
.