güzel olduğu kadar kibirli. yürüyüşünden belli. güzelliğinin de farkında ayrıca. bunun verdiği özgüven ve gururla yürüyor atatürk caddesinde. sanırsın monaco prensesi. lakin yine de ölçülü adımlarla geçiyor caddeyi. ne çok hızlı. ne çok yavaş. ömrümüz gibi. olması gerektiği gibi. fakat çok canlar yakmış belli. bu gidişle çok da yakacağa benziyor. öyle bir gülüşe ve havaya sahip olsaydım ben de deler geçerdim ozon tabakasını yalan yok şimdi. sabah trafiğinde, dört beş dakika beraber gidiyoruz. o yaya, ben otobüste. sanki izlendiğinin farkında. ama farketmemiş gibi davranıyor. ben de farkettiğimi, farkettirmemeye çalışıyorum. telefonla konuşuyor iki dakikadır. değişik, havalı beyaz bir mont var sırtında. düzgün bacaklarında asker yeşili bir etek dizlerinin hemen üstünde. ve bordoya çalan kahverengi pabuçlar. biz yelkenli değirmen durağına yanaşırken o eliyle bay bay işareti yapıp sağdaki caddeye döndü. küstah ama güzeldi.
beklemek
-
metro istasyonunun serin, derin ve loş ışığında gelecek treni bekliyoruz.
biraz uykulu. biraz düşünceli. biraz yalnız. ömrümüz diyorum zaten hep bir
şeyle...