.
kahyanın "ziverbeyden, minibüs yolundan, göztepe, bostancı, küçükyalı, maltepe, kartal" diye çığırtkanlık yaptığı mavi minibüsün dolmasını bekledik on bir yolcu. beklerken insanlar geçtiler sağdan sola, soldan sağa. bulmaca gibi. çözülmeleri zor ama yine de ortak yönleri olan. yüzleri gülmüyor. hızlı yürüyorlar. ve çok düşünüyorlar. biri, bir kadın dikkatimi çekti. narin güneş gözlüğü, beyaz tişörtü, düzgün ve güzel bacaklarına kondurduğu mavi kot şortu ile farkedilmemesi imkansızdı. aynı koltukta beklerken diğer tarafa geçerken de görmüştüm. belki ikinci kez görmesem yazmazdım. işaretlere inanmam oysa. sonra soğuk su satan çocuk içeri girip "soğuk su isteyen var mı?" diye sordu. arkamda oturan abi "bozuk elli kuruşum var verirsen alırım" demese bunu da yazmazdım. yazacaklarımdan çok yazmayacaklarımı biriktiriyorum sanki bugünlerde.
.
uzun zaman oldu; göksel dinlemedim. bir sabah erkenden deniz kenarına inip etrafta kimseler yokken iyot kokusunu içime çekmedim. bir parka gidip etrafı umursamadan, çıplak ayakla toprağa basmadım, özgürce dans etmedim. karga sesime aldırmadan sevda şarkıları mırıldanmadım. kadıköy'den beşiktaş'a vapurla geçmedim. söz verdiğim halde hala kızarmış dondurma ve ıslak hamburger yemedim. bungee jumping yapmadım. ve yapmadığım daha çok şey var. olanakları, aramak, araştırmak lazım tabi..
.
yavuz aradı. bayramımı kutladı. samimi, kısa ve net. sağolsun her bayram arar, sorar. bayram olmadığı zamanlar da arar. iyi bir dost. ben o kadar "sadık" değilim. her yıl aradığım insan sayısı gitgide azalıyor. uzaklaşıyorum. insanlardan. kendimden. ama hala yola çıkamadım. bekliyorum.
.
şimdi, şehrin gürültüsüyle doğru orantılı olarak sıcaklık biraz arttı. az önceki üşüme hissi ılık bir dokunuşa dönüştü. sokak hareketlendi. eli poşetli abiler, fit vücutlu kadınlar, karizmatik adamlar, çocuklar ve gençler hepsi bizim sokakta. en güzeli de her bayram gelen akordiyoncu. şimdi gidip güzel bir çay demlemeli..