resmini çekeyim istiyorum bu şahane yazının fakat her seferinde bir şey mani oluyor. sana da böyle her özlediğimde sayfalar dolusu yazayım istiyorum ama işte bir "şey" mani oluyor. bazen tüm manileri nasıl oluyor da aşıyorum ve yazıyorum. iki, üç, dört hatta altı sayfa. ama işte o "şey" daha bir ihtirasla çıkıyor karşıma. sonra bir bir yakıyorum yazdıklarımı..
..
oysa ve tıpkı vanessa paradis'in huzur veren sesi gibi ben de sana hüzün yerine huzur veren yazılar yazmayı çok isterdim sevgilim. bilhassa takvimlerin kışa beş varı gösterdiği şu kararsız ve yazısız günlerimde.
.
biliyorum. merak ediyorsun. soramıyorsun sen de benim gibi! ben söyleyeyim..
.
ne mi oluyor bugünlerde?
şöyle ki ve sanki kırlarda başına taç yapılası beyaz papatyaları toplar gibi en huzur verici cümleleri ve bu cümlelerin en zarif öğelerini misal sadece seni ve eşsiz güzelliğini işaret eden en dolaylı tümleçleri, en aşık özneleri ve fakat en cüretkar yüklemleri uzunca bir mektupta toplayıp yüreğine çerçeve yapma telaşına düşüyorum en fenasından!.
bugünlerde ne mi oluyor dersen?
bildiğim ve bilmediğim tüm dillerin en romantik, en aşık şarkılarını bıkmadan, usanmadan defalarca, onlarca ve bazen mesela yüzyirmisekiz kez ama sadece ve sadece seninle dinliyorum!
bilmiyorsun. ama ben biliyorum. sen hissediyorsun.
bildiğim ve bilmediğim tüm dillerin en romantik, en aşık şarkılarını bıkmadan, usanmadan defalarca, onlarca ve bazen mesela yüzyirmisekiz kez ama sadece ve sadece seninle dinliyorum!
bilmiyorsun. ama ben biliyorum. sen hissediyorsun.
.
neler olmuyor ki bugünlerde?
"geçmişi bir kalemde sildim. artık geleceğe bakıyorum güvenle" dediğimde can arkadaşlarıma, aslında ve en başta kendime yalan söylediğimi biliyorum. aldırmıyorum, çocukluğumun orta sonuna gidiyorum. belki de beni ben yapan, aşkla yakan, dört mevsimi aynı anda yaşatan ömrümün en karışık baharına bağlanıyorum. çocukluk işte. şimdiki aklımla olanlara bir anlam veremiyorum belki ama her şeye rağmen hüznüm bâki. silkinip kendime gelir gibi olurken babam düşüyor aklıma bu sefer. üniversiteye başlayacağım ilk sene, ilk kez ayrılacağımız ve evimizden yaklaşık üçyüzotuzkilometre uzaktaki köhne bir otogarda dolu gözlerle, ısırılan dudaklarla karışık bir vedalaşma merasimi. belki sırf bu yüzden adet olsun diye yapılan en sıradan vedalar dahi kanatır yüreğimde bir türlü kabuk bağlamayan bu tarihi yarayı.
yaralar yaraları, hüzünler hüzünleri kovalar ne zaman geçmişe gitsem o yüzden. kopamam. ama bir kalemde sildim derim. en çok da bugünlerde.
"geçmişi bir kalemde sildim. artık geleceğe bakıyorum güvenle" dediğimde can arkadaşlarıma, aslında ve en başta kendime yalan söylediğimi biliyorum. aldırmıyorum, çocukluğumun orta sonuna gidiyorum. belki de beni ben yapan, aşkla yakan, dört mevsimi aynı anda yaşatan ömrümün en karışık baharına bağlanıyorum. çocukluk işte. şimdiki aklımla olanlara bir anlam veremiyorum belki ama her şeye rağmen hüznüm bâki. silkinip kendime gelir gibi olurken babam düşüyor aklıma bu sefer. üniversiteye başlayacağım ilk sene, ilk kez ayrılacağımız ve evimizden yaklaşık üçyüzotuzkilometre uzaktaki köhne bir otogarda dolu gözlerle, ısırılan dudaklarla karışık bir vedalaşma merasimi. belki sırf bu yüzden adet olsun diye yapılan en sıradan vedalar dahi kanatır yüreğimde bir türlü kabuk bağlamayan bu tarihi yarayı.
yaralar yaraları, hüzünler hüzünleri kovalar ne zaman geçmişe gitsem o yüzden. kopamam. ama bir kalemde sildim derim. en çok da bugünlerde.
.
peki ama gerçekten neler oluyor bugünlerde?
korkuyorum sevgilim. çok korkuyorum. seni eskisi gibi yazamamaktan. cümlelerimizin ikimize yetmeyeceğinden. düşünememekten seni. korkuyorum, unutmaktan gün gelip bir vakit.
korkuyorum sevgilim. çok korkuyorum. seni eskisi gibi yazamamaktan. cümlelerimizin ikimize yetmeyeceğinden. düşünememekten seni. korkuyorum, unutmaktan gün gelip bir vakit.
.
hâlâ diyorsan ki; bugünlerin anlamı ne?
sensiz hiç bir anlamı yok sevgilim.
sensiz hiç bir anlamı...
.
pink martini - ninna nanna
sensiz hiç bir anlamı yok sevgilim.
sensiz hiç bir anlamı...
.
pink martini - ninna nanna