gelirken doğuya doğru ilerledikçe sıcaklığın azaldığını müjdeleyen, şoförün kafasının üstündeki kırmızı ışıklı gösterge şimdi, dönüş yolunda batıya attığımız her adımda artan sıcaklığın ve muhtemel nemin huzursuzluğunu hissettiriyor. belki bu yüzden -hayır hayır kesinlikle bu yüzden- gayet alttan alınabilecek bir mevzuda otobüsün muavinine ağız-burun giriştim. mecazi anlamda elbet. ama sonra ve her zamanki gibi pişman oldum. muavinden oldukça kibar dille su istedim. "tabi abi" dedi olgunlukla. kapalı, bardak sulardan getirdi. açık getirseydi içmezdim.
kolay değildi benim için. resmen ve her geçen gün, içten içe çürüdüğümü düşündüğüm bu beton şehre dönüyor olmak. üstelik şahane bir alternatifinin olduğunu tecrübe ettikten hatta ve daha ötesi tüm iç organlarımda hissettikten sonra dönmek zorunda kalmak ayarlarımı büsbütün bozdu. bunu muavine anlatamazdım. o zaman yazarım ben de dedim. yazarım o vakit.
söyle canım viktor, lütfen sen söyle.. böyle bir güzellik nasıl bırakılır, nasıl?