iskele dahilinde ada yolcusu kalmasın - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

iskele dahilinde ada yolcusu kalmasın

bostancı'dan adalar'a giden ilk vapura atladım. aslında burgaz ada'ya gitmekti niyetim. lakin giderken değil de dönüşte uğruyormuş burgaz'a bizim vapur. bunu öğrendiğimde heybeli'de durmuştu. ineyim mi inmeyeyim mi kararsızlığımda büyükadaya yanaştık. uzun zaman olmuştu adalar'a, büyükada'ya gelmeyeli. bayağı değişmiş çehresi. şöyle bir iki tur attım. canım sıkıldı. sabah işyerinde yaşanan tatsızlık değildi sanki asıl sıkıntı. genel bir bıkkınlık. her zamanki ruh ve beden uyuşmazlığı. oysa daha bu sabah sait faik diyordu ki;
 

"ev, iş, aile, sevgili, dünya işleri. hepsinin ucuna iğne batırılmış sarı-yeşil-mavi-kırmızı balonlara dönüştüğü günlerimiz olur. ne renk, ne uçarılık, ne sevinç kalır.

öyle bir şeydi işte içimdeki, anlatamadığım. sessizce geçmesini beklediğim. gerçi sonrasında sait faik, iki tavşan ve iki insanla yaşama sevincini yeniden yakalayabilmişti ama benim çok çaba sarfetmem gerekti. 
bir ara adanın yukarılarına tırmanırken evinin cumbasından dışarıyı seyreden, altmışına merdiven dayamış ama gözlerinde hâlâ yaşanmışlığın iyimser bir hüzne bulanmış sevinç izlerini taşıyan matmazel ve gölgesinde kapışan iki minik beyaz kedi hayata dair değişik umut varyasyonları sunar gibi oldu. ama nafile. bu bir anlık heves dağıtamadı üzerimdeki ölü toprağını. fazla üstelemedim ben de. geçecekti nasıl olsa. yürümeye devam ettim. faytona koşulan atlara yazıktı ama. ben sıcakta ve hatta gölgede zor nefes alırken onların bu şekil koşulmasına gönlüm razı gelmedi. ama konuşamadım da. 

her ne kadar denizin tam orta yerinde olsa da bu kara parçasında aradığımı bulamayacaktım anlaşılan. geldiğim gibi, gerisin geri iskeleye yollandım. bizi anakaraya taşıyacak vapur gelene kadar denizin kenarında oyalandım biraz. sonra tüm prens adalarından aktarmalı kadıköy'e giden ve elbet burgazada'ya da uğrayacak vapura bindim. fakat bu kez de ben istemedim burgaz'a inmeyi. denizin içinde olmak daha evla idi sanki. hem rüzgar güzeldi. deniz, martılar, iyot kokusu ve manzara-i umumiye. aradığım sevinç buradaydı işte. ıssız bir maviliğin içinde.