böyle yağmurlu ve gri havalarda 'emekliliğini' özlüyor insan. bir kedi misali sıcak bir pencere köşesine kurulup sadece sokağı seyretmek istiyor. hareketsiz, umarsız. huysuz bir kısrak gibi bir şahlanıp bir sakinleyen sağanak yağmuru, o yağmurun oluşturduğu göletlerde susuzluğunu gideren kuşları, kedileri seyretmekten bahsediyorum. ya da ne bileyim, tüm telaşıyla sokağı boydan boya, koşar adım geçen gençleri, alışverişten dönen eli poşetli amca ve teyzeleri takip etmek diyorum. tıpkı ağır akan hayatı izler gibi. yine şu karşıda bir türlü bitmeyen inşaat yaza yetişecek mi diye düşünmek yahut günlerdir yanmayan sokak lambasını acaba bugün tamir ederler mi diye merak etmek gibi basit, gündelik dertleri olsun istiyor bazen insan. tabi tüm bunları yaparken arka fonda françoiz breut da istiyor gönül. yalan yok şimdi.
.
françoiz breut-km 83
beklemek
-
metro istasyonunun serin, derin ve loş ışığında gelecek treni bekliyoruz.
biraz uykulu. biraz düşünceli. biraz yalnız. ömrümüz diyorum zaten hep bir
şeyle...