sanki nuri bilge'nin mayısından rol çalan bir mart günü. öyle sıkıntılı. öyle boğucu.
oysa görüyorum, dışarıda hava bahar normallerinde. hani sahile inip "hey garson, bize iki çay, biri açık olsun" diyecek kadar nisan.
ama ve lakin gitmiyoruz.
gidemiyoruz.
ve fakat çalışamıyoruz da.
sabah beri lacivert gökyüzüne, plaza camında frikik veren kara sinekleri izliyorum. çünkü ve zira helikopterler hava sahamda geniş daireler çizmeye başladığından bu yana kuşları göremiyorum?
tam dört gün oldu.
acaba şimdi nerdedirler? hangi yaban illere özgürce ve korkusuzca kanat çırpmaktalar?
canım kuşlar..
ama sinekler bayım. çok inatçı. tam dört adet saydım. bazen beş, bazen üç kişi oluyorlar! ısrarcılar. hep aynı camın yüzeyinden içeri girmeye çalışıyorlar. oysa açık olan sağdaki cam kanadı. sanırım solcu bu sinekler! ya da solaklar.
bağırıyorum. sesim ulaşmıyor sanki. tane tane söylüyorum. tüm içtenliğimle;
"kasmayın olm boşuna. ben yıllardır burdayım ve içerde olmanın bir numarası yok. bilakis her allah'ın gün nasıl kurtulurum diye hesap yapıyorum. olmuyor. yine olmuyor."
yok duymuyorlar. yahut dediklerimi anlamıyorlar bir iletişim problemimizin olduğu kesin.
acaba türkçe bilmedikleri için anlamıyor olabilirler mi?
aksi gibi ingilizcem zayıf. fransızcam şarkılardan, ispanyolcam filmlerden duyduğum kadar?
acaba diyorum bu kara sinekler ne'ce konuşuyorlar bayım?
sanırım en iyisi wikipediaya sormak...
sonra şansım yaver giderse google çeviri ile anlaşır ve camımdan uzaklaştırırım onları.
hem belki canım kuşlarım da geri gelir.
kim bilir?
~istanbul, 30 mart~
.
son çalan şarkı : ayşegül aldinç - durum leyla