beş vakit-9 - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

beş vakit-9

sabah :
gitmedim işe bugün. halbuki işe başlayalı daha dokuz gün oldu. idare edilebilir bir gribi "çok hastayım" diye mazeret gösterdim. ben söylerken inanmadım. yardımcım da dinlerken inanmamıştır herhalde. gerçi hâlâ zor nefes alıp burnumdan konuşuyorum ama asıl mesele bugün işe gitmek istemeyişimdi. sanayi devriminden beri şaşmayan köle düzeninin tekerine çomak sokmaktı bir nevi amacım. lakin tedirginim. umarım o çomak bir yerimize.... 
neyse..
....
.
öğle:
öyle uçlarda bir hayat yaşadığım söylenemez. çoğu sıradan insan gibi yer-içer uyurum bende. sabah dokuzda işe gider, akşam altıda eve dönerim. kimi insanlar sinema, kimileri de tiyatro sever. bazıları kitaplarda hayat bulur, bazıları sadece müzikle nefes alır. ben sinemaya bayılırım. müziksiz yaşayamam. babamı özlerim, beşiktaş'ı tutarım. lakin torunlarıma anlatacak öyle aman aman anılarım yahut çok hareketli bir yaşamım yoktur. tüm bu sıradanlığa rağmen marjinal, keskin kararlarım olmuştur hep hayatta. misal az önce buraya ciddi ciddi blogu kapatmaya gelmiştim aslında. dile kolay tam dokuz sene dört ay ve iki gün. beraber büyüdük diyebilirim blogla. ama sonra vazgeçtim. zira bernardo soares'i gördüm masamda. ıhlamur bardağının hemen yanında. keyifsizdi. ama daha çok kızgın gibiydi bana! düşünmedim fazla. yazmaya karar verdim. çünkü ne zaman hayattan kaçsam yazarken buluyorum kendimi. yazarak belki sorunlarım çözülmüyor ama en azından sıkıntım da artmıyor.
.
yazalım bakalım..  
....
.
ikindi: 
düşünüyorum da bazen çok, çok fazla direnç gösteriyorum olaylara, insanlara ve yazıya karşı. evet yazıya bile. oysa bu kadar direnmemeliyim. etrafımda gelişen her şeyi  sadece oldukları gibi kabul etsem daha kolay olabilir belki her şey.
ama ve öte yandan içine dahil olmak istemediğim dayanılmaz bir hayat var dışarıda. gürültü, trafik, kalabalık. hepsi ürkütüyor beni. yoruyor. çaresiz bırakıyor bazen. 
neyse ki şarkılar var hâlâ. 
şarkılar. güzel şarkılar. unutulmaz şarkıcılar. 
.
bir gün, sırtını ormana, yüzünü denize dönmüş sessiz ve sakin bir ağaç evde, mesela candan'ın aşağıdaki klibindeki gibi bir ormanda, yel değirmenlerinin hemen dibinde yaşamayı hayal ediyorum. bir gün diyorum. ama mutlaka.
....
.
akşam : 
üzerine az düşünüp çok kelam ettiğimiz hayat tüm sıkıcı ve sıradan tekrarlarına rağmen çok garip yine de. misal önce büyükçe bir kapta su kaynatıyorsun. sonra onu, içinde kuru ve minik siyah şeylerin olduğu daha küçük bir kaba boşaltıyorsun. on iki dakika sonra da çay diye içiyorsun. üstelik bunu çok da hüzünlü olmayan ama boğazını düğümleyen iki satır cümlenin hemen ardından yapıyorsun.
zarifoğlu diyorum, ne güzel adam.
....
.
yatsı :

hayallerim diyorum sevgilim. sonsuz hayallerim, asla sensiz değil. bunu biliyorsun değil mi?
.