çakır - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

çakır

dün çakır ibrahim'e rastladım. annemlerin evinin önünden geçerken tesadüfen gördüm. arabayı yıkıyordum. izmit'ten annemi ziyarete gelen biraderim de yanımdaydı . düşünceli bir hali vardı çakır'ın. adımları yavaştı. eski bıçkın ve dinamik halinden eser yoktu. ama ben eskisi gibi seslendim;  "çakırrrr."
bizden tarafa döndü. mavi gözleri ayrı, dişleri farklı gülümsedi. çocuk gibi sevindi. koşarak yanımıza geldi. yolun ortasında hasretle sarıldık iki  koca adam. yıllar var ki görmemiştim o'nu. değişmiş. kilo almış biraz. saçları seyrelmiş, sakal bırakmış. namaza da başlamış. o eski serseri hali yoktu. sakalını sıvazlayıp tebrik ettim. elini sıktım. güldü yine çakır gözleriyle. sonra hem bana hem biraderime kendi lisanında sitem etti.
"arada uğrayın olm mahalleye. yüzünüzü gören cennetlik amk."
"çakıııır" dedim
"ne oldu lan?" dedi
"abdestin var mıydı senin?"
"he var. camiye gidiyordum şimdi."
"artık yok" dedim.
"hassiktir küfür ettim yine di mi?"
"her zamanki gibi dedi biraderim."
 güldük hep beraber.
eskiden de hep  böyleydik. en çok da çakır'la ben. 'kanka' değildik. kan kardeştik. mahalledeki ilk, belki de son kavgamı çakır'la yapmıştım. dört günlük küskünlüğün ardından grup halinde şimdi hatırlamadığım bir yerden dönerken kuruyemişçiden aldığı çerezleri bana uzattığında buzlar erimiş, ertesi gün şehadet parmaklarımızı kesmiştik tingir'in boş arsasında. 
hey gidi çakır. batak'da kimse eline su dökemezdi. mahallenin en hızlı koşanı, canımız yıldızspor'un bıçkın, sert stoperi. mithad selim'in can ciğeri. ama işte biraz hayat, biraz ihmalkarlık ve biraz her şey! uzak kaldık uzunca bir süre. benim Eskişehir'de olduğum zamanlar o kazakistan'da çalışmış bir süre. sonra hasrete dayanamış dönmüş vatana. bir kamu kuruluşunda çalışıyor şimdi. evli, mutlu ve üç çocuklu. 
yıllar mı acımasız yoksa biz mi çok vefasızız doktor? 
ha ne dersin?
peki söyleme. sen hep böyle sessiz kal. ben nasılsa biliyorum cevabı....
.
gaye su akyol  yıllar yılan
.