orhan veli'yi diyorum sevgilim, mahveden havalar sandığımız gibi
gerçekten yaz-bahar havaları mıdır?
misal niye sarı yaprakların tel tel
döküldüğü, hüznün nirvana yaptığı pastırma yazlı bir sonbahar havası
yahut kar tanelerinin boşlukta raks ettiği bir kış havası değil de ille de
güneşli, az bulutlu çiçek ve çilek kokulu ilk-bahar yaz ayları gelir
aklımıza.
bilemiyorum sevgilim. bilemiyorum.
şayet geçmişe, istediğin
bir tarihi kişiliğe gitme hakkın var deseler hiç düşünmeden orhan veli,
1941 derim bu kutsal yanıtı almak için. lakin yine de emin değilim bundan.
düşünmek gerekebilir. zira sait faik var beri yanda. ikisinin de aynı
mekanda olduğu bir anı denk getirebilirsek bu havaların bir anlamı olur
belki.
ve işte bugünlerde, böyle sonbaharla karışık kış aylarında, işi gücü, istanbul keşmekeşini, trafiği hatta insanoğlunun
çiğliğini hatta hatta insanlığımı ve dahi kendimi, dahası dünyayı
unuttuğum havalarda diyorum. çok zorlu ama aylaklığı azdıran, romantizmi çağlatan havalardan
bahsediyorum sevgilim.
bu havalar, ne güzel havalardır.
diyorum ki orhan
veli'ye o şiiri yazdıran havalar da böyle soğuk ve yağmurlu en olmadı kış güneşinin baba şefkatiyle gülümsediği havalardır
bana sorarsan. düşün bana bile yazdırıyor bu güzel havalar! ki şiir yazamam, beceremem. bunu en
iyi sen bilirsin. ama ve yine en çok böyle havalarda
tütün ister canım. keza tuzu şekeri ekmeği almayı da bu soğuk ve yağmurlu havalarda
unuturum yalan yok şimdi. ama bir tek , bir tek böyle havalarda aşık
olmadım üstadın aksine. çünkü ve zira dört mevsim, on iki ay, üçyüzaltmışbeşgün hep sana aşığım sevgilim. sadece sana nüksederim ben böyle havalarda...
.
alpay - anlatamıyorum
beklemek
-
metro istasyonunun serin, derin ve loş ışığında gelecek treni bekliyoruz.
biraz uykulu. biraz düşünceli. biraz yalnız. ömrümüz diyorum zaten hep bir
şeyle...