fakat atmadım işte dostum. kuytu bir köşeye usulca bıraktım. bir süre özleyeceğim yaşattığı anları ve anıları bu kesin. lakin sonra onu ve bıraktığım köşeyi unutacağım bu da başka bir gerçek. ama bugünlerde en çok neyi özlüyorum biliyor musun? satırlarıma başlamadan önce ile başlayan el yazmalı mektupları. sonra bir de hatırlar mısın radyo tiyatroları vardı. nasıl da heyecanla dinlerdik. işte bunlar geldi aklıma. aslında dün gece geldi de yazamadım. bilirsin. tembelim. ve şimdi bedelsiz askerleri uğurlayan gürültücü kalabalığın arka fonundan yazıyorum çoktan başladığım bu satırları sana. sanırım yağmur da yağıyor. ıslak tekerleri sayesinde caddeden hışırtıyla geçen araçlardan dolayı bu tahminim. belki de sakar alt komşum yine tüm muslukları açık bırakarak seyahate gitmiştir. kim bilir? ama hayır komşum evdeymiş. o vakit kesin yağmur yağıyordur. evde olduğu zamanlar tam da bu saatlerde kanepesini ileri geri iter. o bunu yapmaktan nasıl keyif alıyorsa ben de onu dinlemekten alıyorum bu garip keyfi. böyle de garip bir bağımız var yıllardır. o kadar zamanda bir iki kere asansör girişinde karşılaşma ve soğuk merhabalaşmalarımızdan daha değerli bu eşya sesleri benim için. neyse dağıldım yine. ne diyordum ibrahim. böyle de dalgın ve dağınığımdır işte yıllardır. bunu da bilirsin. evet hatırladım şimdi. kesin yağmur yağıyordur. hem en büyük asker bizim asker. cnbc-e de değişik bir film radyoda ilginç ve çok harika müzikler var bu akşam. vaya con dios, nouvelle vague sonra. hepsi harika. ama işte dostum bizim büyük çaresizliğimiz var bir de. kiminle konuşsam, kimi okusam, dinlesem, yazsam. arada sıkışmışlık, yalnızlık, gitme histerileri, gidememe halleri, ondan ve bundan şikayet, bir memnuniyetsizlik, pes etme ve nihayetinde deveyi gütmeye devam etmeler. lakin bu nasıl dengesizliktir ki çok sevdiğim kış ve kar gelmeden daha baharda açan o beyaz papatyaları özlüyorum. insana doping etkisi yapan o bahar kokusunu falan. lakin işte bilmiyorsun. hiç bir şey bildiğin yok jose. bir mayıs akşamında ölmüştüm aslında ben. kimseye söylemedim! sana bile. perşembeydi. mayıstı. sıcak değildi. soğuk da değildi. ama o akşam üşüdüğüm kadar hiç bir zaman üşümedim ben. ve yine o akşam yandığım kadar hiç bir zaman yanmadım sıcaktan. sıradan bir akşam değildi. hissetmiştim. ama engelleyememiştim bir türlü. olric yapmaz demiştim. beni sever demiştim. hem kendini hem beni öldürdü tek bir çizgiyle. tek bir cümle ile. tek bir ünlemle. hem katil hem maktuldüm o gece. mayıstı, eşgalim yoktu. hem aşık hem maşuktum. perşembeydi, şahidim yoktu. olric yapmaz demiştim. olric yapmaz..
.