söylemiştim defaaten usta bu şarkıları yasaklamalı diye. hatta ve kanımca
hiç bir şey dinlememeli insan. kendini bile. sadece masum bir sedir
ağacının altında gölgede dinlenmeli mesela. dün bütün gün bunu düşündüm
anadolu bozkırında. oysa dört saat uyku, üç uçak, üç farklı şehir ve
bolca insan bu yirmi dört saatin içinde. ve elbette güzel gülen gözler
ve yüzler ama taşra daha güzel hostesleri hak ediyor ustam. oysa tıpkı
zaman gibi düşünceler, fobiler ve hobiler de değişiyor. misal uçan
otobüs kıvamındaki uçaktan bile tırsmadım bu sefer. ecnebi kaptan inişte
bazı yürekleri ağza getirse de pır pır uçakların adetiymiş böyle sert
inişler. her vilayetin ismi ile müsemma kebabından yemek de öyle. ilk
ziyaretinde bilhassa. yoksa çok darılırlarmış. ama ve mesela durduk
yerde daha önce hiç takmadığım ve takılmadığım şarkı sözlerinin şimdi
boğazıma boğazıma takılıyor olmasının kebabı beğenmememle alakası yok.
ama ve sonra başka bir şey oluyor mesela şapşal bir sevinç kaplıyor
içini durduk yerde lan bu sefer olacak galiba diyorsun, büyük
hissediyorsun sonra görünmez ama çok iyi bilinen bir elin arkadan omzuna
dokunduğunu da ama. duyuyorsun hatta ; nereye dostum? daha birlikte
seveceğimiz çok hüzün var. şeeey madem öyle bir şarkı isteyebilir miyim
senden? elbette diyor makus talihim . nouvelle vague'dan herhangi bir
şarkı o zaman. oysa ve meğer bir çeşit grupmuş nouvelle vague. ne var
ki tekilliğine tutulmuştum ben o zamanlar. solistinin hayranıyım yine de
ve ama. hani bazen de şu tivıtır feysbuk olaylarında tv izlemeyip
sadece belgesel ve haber kanalı izleyenler gibi hissediyorum kendimi.
bilirsin doğum günlerine nahassas olduğum için sevgili arkadaşlarımın
doğum günlerini mailime gelen feysbuk habercisinden öğreniyorum. arada
bir istanbul büyükşehir belediyesi takımının seyircisinden biraz daha
az olan takipçilerin tivitlerini okuyorum falan. öyle yani. buralarda
günler böyle sıkıcı ve yavaş geçiyor usta. ha bi de sol şift tuşum hala
çalışmıyor. ancak sağ şift ve iki nokta tuşları sayesinde
gülümseyebiliyorum insanlara... tek böbrekli çinli yahut tek motorlu
uçak gibiyim şimdi. allah kimsenin şiftine zeval vermesin. amin.
.
nouvelle vague - in a manner of speaking
beklemek
-
metro istasyonunun serin, derin ve loş ışığında gelecek treni bekliyoruz.
biraz uykulu. biraz düşünceli. biraz yalnız. ömrümüz diyorum zaten hep bir
şeyle...