tuhaf - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

tuhaf

hayat gerçekten tuhaf usta. kargalar falan. sen hiç intihar eden karga gördün mü? ya da eşek gibi komik komik anıran karga. az önce gördüm ben. eşek gibi anırdıktan hemen sonra resmen boşluğa bıraktı kendini aptal karga. bir iki metre tepe taklak gitti sonra toparladı manyak herif! ulan resmen yüreğim ağzıma geldi. sonra şu çamlıca'nın tepesi antenlerle falan çok çirkin diyorum ya iki de bir. ama yokluğunda arıyor be insan usta. misal bu sabahki karla karışık pusta göremeyince bu çirkin antenleri ve dahası tepeyi, bir tuhaf oldum böyle. zamanla demek ki çirkinliklere bile alışıyor daha bir kanıksıyor insanoğlu.
ununu elemiş eleği asmış ihtiyarlar gibiyim bu sabah. ofisin en arka odasındayım. soğuk oda, ısınmıyor dış cephe rüzgarı direk alıyor. kuzey cepheyiz sanırım. şu hayatta zaten ne bu güney- kuzey cephelerini anlayabildim ne de eskihisar'la topçular iskelelerini! ikiz kardeşler gibi hep karıştırırım. ama işte bunları düşünecek, aklımda tutacak ne yerim ne de zamanım var. çok önemli işlerim var zira. mesela kaç gündür içimi kemiren sıkıntı gibi! nezlenin çaresini bulamamışlardı sanırım bilim adamları. bir de bu sebepsiz can sıkıntısının. bir an evvel bulsalar çok iyi olacak.
kalorifere iyice yapıştım şimdi. elimdeki işi bırakıp, sıcak bir kupa çay aldım boş kalan elime. kah boş parkı ve kargaları, kah sokağı izliyorum. burasının zengin bir muhit olduğunu, ne insanlarından ne kedilerinden, sokağa giren birbirinden lüks ve son model arabalarından anlıyorum. öyle ki değil vasat altı, orta halli bir model bile göremedim on beş dakika kırk üç saniyedir. dolayısı ile yaya da çok az. ama işte, kırmızı mantolu, hüzünlü adımlı ve fakat mağrur duruşlu o kadın yok mu. işte bana tüm bu tekrarı yaptıran. akrep olmalı kesin. olmasa da fark etmez. yazıyorum ya yeniden!
.