ununu elemiş eleği asmış ihtiyarlar gibiyim bu sabah. ofisin en arka odasındayım. soğuk oda, ısınmıyor dış cephe rüzgarı direk alıyor. kuzey cepheyiz sanırım. şu hayatta zaten ne bu güney- kuzey cephelerini anlayabildim ne de eskihisar'la topçular iskelelerini! ikiz kardeşler gibi hep karıştırırım. ama işte bunları düşünecek, aklımda tutacak ne yerim ne de zamanım var. çok önemli işlerim var zira. mesela kaç gündür içimi kemiren sıkıntı gibi! nezlenin çaresini bulamamışlardı sanırım bilim adamları. bir de bu sebepsiz can sıkıntısının. bir an evvel bulsalar çok iyi olacak.
kalorifere iyice yapıştım şimdi. elimdeki işi bırakıp, sıcak bir kupa çay aldım boş kalan elime. kah boş parkı ve kargaları, kah sokağı izliyorum. burasının zengin bir muhit olduğunu, ne insanlarından ne kedilerinden, sokağa giren birbirinden lüks ve son model arabalarından anlıyorum. öyle ki değil vasat altı, orta halli bir model bile göremedim on beş dakika kırk üç saniyedir. dolayısı ile yaya da çok az. ama işte, kırmızı mantolu, hüzünlü adımlı ve fakat mağrur duruşlu o kadın yok mu. işte bana tüm bu tekrarı yaptıran. akrep olmalı kesin. olmasa da fark etmez. yazıyorum ya yeniden!
.