bi'cisim yaklaşıyo.. - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

bi'cisim yaklaşıyo..

tanımlayamadığım bir his var içimde üç gündür. çarşamba, salı ve pazartesi. zihnimi ve içimi çepeçevre saran. aslında çok da şekilsiz, tanımsız değil. emin değilim ama yine de. bunca yıl değişik ve istikrarsız aralıklarla vurup giden bir duyguya benziyor. ve üç gündür benle yatıp benle kalkıyor hatta çalışıyor bile. bu yere, buralara ait olmadığım hissi gibi sanki. yabancılık ve yalancılık hissi belki! yahut çekip gitme isteği. uçmak bazen. ya da bu kış günü sıcak herhangi vesaitle kilometrelerce ama oldukça uzun, o kadar ki ölçülemeyecek kadar uzunluktaki bir yola çıkma isteği kalbimi üşüten bu soğukta. peki, neden böyle? bilmiyorum. havadan mı acaba? sudan ya da! kapalı ve yağmurlu istanbul havası mı? sanmam yağmuru severim. çok severim. başka bir şey olmalı. ille de bir sebebi olmalı mı hem? istediğimizden cevaplamaya başlayacağımız sorular. belki de cevapsız. çoktan seçmeli yahut. teksir kağıdına basılı bir hayat mı yoksa yaşadığımız. peki ya dinlediğim şarkılar olabilir mi sebebi usta? yahut izlediğim filmler. ha? amma ve lakin onları da severek dinliyor ve izliyorum. hem bu derece ruhsuz ve mutsuz, hissiz ve karamsar olma sebebi olabilirler mi? yok hayır değil. peki ya işe gidip gelmelerde okuduğum kitaplar? henry miller? yok canım daha neler.
ne peki? mesela şu karşı balkonda oturmuş yağmuru ve sokağı izleyen adam ölümü bekliyor gibi sanki. amaçsız. ve de ruhsuz. hayatta mı değil mi belli değil. arada hareket edip başını sağa sola çevirmese mumyalanmış bir insan eskisi diyeceğim. işsiz, emekli, aylak bir eş, baba, kardeş,....
ben de bu yanda çalışarak bekliyorum. ama o adamın beklediği değil beklediğim. başka bir şey bu. nasıl anlatsam. iki resmimiz arasındaki tek fark ne peki? yağmur tüm ahmak ıslatıcılığı ile yağıyor. metreküpü belirsiz bir suyla dolduracak şimdi barajları. ama işte kar bir yağsa mikroplar kırılacak. sahi cemre neye ve nereye düştü şimdi ilk olarak. bahar diyorum, gelsin artık usta!
.