ineceğimden bir durak önce öyle tatlı, uykuyla karışık öyle bir rehavet hali doğdu ki içime kafayı koysam biliyorum ki ineceğim durak kaçacak. hem de epey ileride olacağım. elimdeki yükler değil de bu içimdeki iki günlük mikrop gözümü korkutuyor daha çok. hasta halimle tekrar in, bin. ve evet elimdekiler de cabası elbet. içimdeki mikropla savaştığım gibi mücadele ediyorum bu dayanılmaz , bir o kadar vazgeçilmez hisle. öyle bir his ki ; sanki karla kaplı bir coğrafyada donmak üzereyim ve öyle tatlı bir uyku hali. ama bir de sıcaklık, huzur ve mutlulukla karışık bir ağırlık tüm bedende. en çok da zihinde. fazla dayanamıyorum, kafamı öndeki koltuğa yaslıyorum. zihnimde bir ses şimdi ineceksin dikkatli ol, uyursan durağı kaçırırsın diyor. lakin öylesine tatlı bir ağırlık ki, sevgiliden ayrılmak kadar zor bu hissi bırakmak. bütün ağrılarım dinmiş, mikropla olan savaşı ben kazanmışım gibi. rahat. huzurlu. ama ya öbür yanım! boş durmuyor. "şimdi ineceksin, durağa az kaldı, aloo kime diyorum durağı kaçıyorsun" diyor. huzur vermiyor....
aslında turuncu vosvos için inmiştim şehre. bir de yeğene "alikopter" en afilisinden. söz vermiştim geçen bayramdan. sanki sıradan bir şey istiyormuş gibi her girdiğim dükkanda turuncu vosvosunuz var mı diye soruyorum. dükkan sahiplerinin yüzündeki o şaşkın hali sevdiğimden açıklamamı iki veya üçüncü cümlemde ancak yapıyorum. kırmızı, mavi hatta sarıyı buluyoruz ama turuncuyu bulamıyoruz. "alikopter "de var. turuncu vosvos yok. sıkışık, dar birbirine paralel sokaklardan geçerken nefessiz kaldığımı hissederek gayri ihtiyari ve belki bir çıkış olması umuduyla gökyüzüne kaldırıyorum kafamı nefes alabiliyorum evet. sonra aşağıya bakıyorum. yukarısı aydınlık aşağısı karanlık. koyu bir yalnızlık gibi. eski bir meyhane şarkısı çalınıyor geçtiğim sokakta. pazarın onbiri olmasına rağmen demlenen bir ihtiyar. ne derdi var kim bilir. belki de alışkanlıktır. bilemiyorum. yandaki altılı ganyancılar gibi tıpkı. balık pazarının komik satıcıları gibi ya da. yine gülümsetmeyi başarıyorlar beni. üstelik hiç bir şey almadan. türk milleti gerçekten zekidir! döndüğümde en kötü kadıköy performansım olduğunu düşünüyordum. mazeretim vardı. hastaydım. daha alkım'ı tavaf edecektim! nazım hikmet'te soluklanacaktım sonra. ve uzun zaman sonra the end'e pike yapacaktım. olmadı hiç biri.
...iniyorum durakta. aklım sevgilide kalıyor.
.
jehan barbur-aşk bitti
.
beklemek
-
metro istasyonunun serin, derin ve loş ışığında gelecek treni bekliyoruz.
biraz uykulu. biraz düşünceli. biraz yalnız. ömrümüz diyorum zaten hep bir
şeyle...