ciddi bir gazetenin akıl almaz yorumlarında sana çok kızanları gördüm de çok üzüldüm. hayır elbet üzüntüm senin için değil kıymetini bilmeyen ve bilemeyecekler için maalesef. bu arada hazır maalesef demişken rıdvan haklı. kaç yıldır unutmuştuk bu gollü maalesefleri. hem mesut'a da kızmayalım boşuna. malum, futbol sonunda almanların kazandığı bir oyundur. allah başka keder vermesin.
ne diyorduk, sendeki bu uhu ve ulvi birleştiriciliği, hüznü, sevinci, keyfi-kederi ve tabi ki en mühimi kış güneşinin hazzını, yaşamın kendisini göremeyenler utansın ve bir daha baksın dedim de aynaya sonra bu yargımın insafsız olacağını düşündüm. ve bugün ismini vermek istemediğim bir hızlı yemek kafesinin en üst katından kış insanlarını izledim bir süre. evet mutlu görünmüyorlardı belki. ama mutsuz da değillerdi. iki halin arasındaydılar. mutlu olduklarına yordum ben bardağın dolu tarafından. bilirsin kadıköy favorimdir her zaman. üstelik böyle kış cumartesilerinde tadından yenmezdi. ben de izlerim o vakit dedim. uzun uzun izledim lakin. daha fazla dayanamadım. indim sokağa. inanmayacaksın ama sanki istanbul'a ilk defa gelenlerin ürkekliğini ve şaşkınlığını hissettim daha ilk adımda. böyle tuhaf bir hisle, ritmik bir düzenle akan kalabalığın arasına karıştım pardesümün yakasını kaldırarak.
yürüdüm.
önce sadece yürüdüm.
galiba sonra biraz düşündüm.
ve nihayet yazdım.
demem o ki sevgili kış, seninle olmak var ya soğuk bir cumartesi kadıköy'ünde;
işte o her şeye değer.
valla
.