kaç şeker? - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

kaç şeker?

tek şeker attığım çayı karıştıramadım. çay kaşığını mutfakta unuttum çünkü. şimdi kim gidip alacak dedim ve yanı başımdaki çubuk krakerle karıştırdım ben de. ne güzel! keşke her şey bu kadar kolay olabilseydi hayatta değil mi ibrahim?
her daim böyle pratik çözümlerimiz olabilseydi. her an ve her durum için. hem bırak! el ele tutuşmasın, kardeş olmasın kimse. ama insan olsunlar mesela sadece. zorundalıklar da olmasa sonra. yalandan kibarlıklar, mide bulandıran komplimanlar falan. işte onlardan birine alet olup olmadığımı bilmeden. ama galiba oldum. yok olmadım derken zevzeklik olsun diye mi içimden geldiği için mi bilmem "dünya küçük" dedim iki buçuk ay önce iş münasebetiyle karşılaşıp tekrar tanıştığımız kimselere. soğuk olması gereken bu şubat gününde ilkbahar fragmanı sunan istanbul güneşi önce bir ferahlık verdi hemen ardından sevimsiz anıları denkleştirdi peşi peşine. hala bitiremediğim bulantı'da okumuştum galiba... doğar doğmaz yaşlanan mutluluk. evet, öyle bir şeydi. sanırım en caf caflı, en hareketli ama en basiretsiz bir yılı devirip aynı hız ve kısmetsizlikle devam ediyordum ki karşıdaki okulun bahçesinden cıvıl cıvıl gelen çocuk seslerine takıldım. bu sesler, bu neşe, bu güneş, bu yalancı da olsa bahar havası.... ama artık icat edilsin şu eternal sunshine aleti de tüm hafızayı silip götürsün. sırf lekeleri ve kötüleri değil iyileri de. ne varsa alsın götürsün doğaya.
anlaşıldı ve gereği düşünüldü ki ancak ve ancak resetlersek çıkacağız düzlüğe.. yoksa kayahan ağbi bir kez daha haklı çıkacak; bize yine hüsran bize yine.......
hiç biri değil de bu soğuk ve donuk kış gününde mevlana gibi dünyayı kucaklayan güneşin kendine çekmesi ama benim ona gidecek takatı ve hissi bulamamam zoruma gitti. ikiye bölündüm o an. hadi git dedi bir yanım. bu surat ve ruh haliyle gidip ne yapacaksın dedi öteki yanım.... olmayacak. her bahar her an çekilir mi bu.
asıl zoruma giden senin paçanda bile duramayacak cibilliyetteki kişilerle muhatap olup, onların egolarına höt diyememek. çaresiz kaldığını düşünmek bir de. yoksa evet elimde bir dolu poşetle marketten geldim az önce ve aylak adama ihanet ettim. cezası neyse çekerim ama bu cibilliyetsizlere gebe kalmak işte onun çıkar yolu yok. şimdilik elbet.
elbet devran döner....