özlemişim üşümeyi. bir kedi yavrusu gibi bazen yanan bazen yanmayan
trenin kaloriferine sokulmayı, cam kenarına sığışmayı. kulakta müzik
elde kalem hem dinleyip hem yazmayı hem de camdan film şeridi gibi geçen
hayatı izlemeyi. sahi canım adalarımız vardı bir de. güzeller güzeli
sevgililerin en güzeli. en çok da ona bakmayı özlemişim. deniz çılgın
atarken o'nun o mağrur ve heybetli ama bir o kadar mahzun duruşunu.
sevgiliye kavuşma özlemiyle yanıp tutuşan bedenler gibi her saniyesi bir
kartpostal görünümü olan irili ufaklı gemilerin, teknelerin adalar'a
yönelmesini sonra. hakeza geçtiğimiz her istasyonla birlikte arkada
bıraktığımız sararmış yapraklardaki hüznü de seviyorum boş banklardaki yalnızlığı
da. lakin gerekmeyenler dahil her şeyi dakikasına kadar
ölçüp biçen ama bazılarını es geçen beynimin aymazlık ve tedbirsizliğine
kızıyorum. çok kızıyorum. zira ben bunları yazarken ve siz muhtemel en güzel pazar
kahvaltınızı yaparken biten şarjım yüzünden
hem müziksiz hem fotoğrafsız kalıyorum. neyse ki kağıdım ve kalemim var.
neyse ki..
.