istanbul'dan nefret etmek için on yedi sebep daha bulmuşken, sting
kulağıma ay em ingilişmen in nüvyork üflüyordu. başlığı kıçımdan
uydurmadım yani. buradan hareketle toplu topsuz düz koşularımız hala
devam ediyor istanbul'un çeşitli semt ve ilçelerinde.
ve sanırım
çok gezen daha çok biliyor. çünkü gezerken okunmuyor. etraf kesiliyor.
olasılıksız kitabı okunma olasılığı sıfıra yakın çantamda gidip geliyor
bir haftadır bu yüzden. ağır da meret. yine de okunma olasılığına karşın
çıkarıp atamıyorum çantamdan. emeğe saygı!
ve bu aradaki yazı
arasını niye verdim bilmiyorum. eksik olmasınlar biz arayı açıp irtibatı
koparsak da bazı kadim dostlar ayar niyetine iyi niyet temennisinde
bulunup soruyorlar, yeni zırvaların nerede kaldı diye. eskiden böyle hal
hatır hayır hasenatlarda pek bir sevinir, harikalar diyarındaki alis
yahut doksan artıda şampiyonluk golü atmış solskjaer (bkz.99 CL finali)
kadar mutlu olurdum. şimdi pek bir numara yok kaşarlandım sanırım!
peki
ne mi yapıyorum? bol bol kendimi tekrar ediyorum gittiğim görüşmelerde.
artık kusacağım ama yuvarlak yahut kare masasındakiler bıkmıyorlar.
bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
hay
hay tabi. efendim m.s. xxxx tarihinde istanbul'da doğdum ama ebeveynim
kafa kağıdına trablusgarp yazdırmış o yüzden bu sizi yanıltmasın. çünkü
ilk-orta-lise ve dahi üniversiteyi istanbul'da tamamladım. askerliğimi
kıbrısta yaptım, ingilizceyi iys, pen pal,penfriend vb. servisler
sayesinde öğrendim, mesleği üniversitede harçlık çıkarmak amacıyla
girdiğim şirketten virüs şeklinde kaptım. sonra bağışıklık kazandım. o
gün bugündür kurtulamadım. hobilerim arasında vapurda,trende, otobüste
insanları gözlemleyip haklarında on bilinmeyeni bulmak, bampicamping
yapmak, romantik komedi izlemek, hayal kurmak kurduklarımı blogger.com
aracılığı ile halka arz etmek, toplanan gelirlerle yeni hayaller edinip
tekrar arz etmek, aylak aylak dolaşıp kendime ilginç ve yeni takıntılar
edinmek gelir. evet.
ve tabi ki takıntı demişken... bu
boşlukta emeseni de takındık. kurcalarken yeni şeyler gördük. kişiler
yeni oturum açınca uzaylı gibi ses çıkarsın komutunu verdim. e-posta
gelince de paristeki cafe şıngırtısını seçtim. artık ne anlama geliyor
tercihlerim bilinç altımda onu da varsa psikolog sosyolog okurlarım
çözsün.
son tahlilde hiç tanımadığım biri tarafından hiç
tanımadığım bir müzisyeni keşfettim. ömer faruk tekbilek. seveni var
sevmeyeni var ekşi sözlükte de baktım bir iki. bir eseri var ki çok
sevdim. ı love you. işbu parçayı
uzun zamandır tedavülde olmayan sevgili biladerim'e hediye eyliyor ve ayrıca bugün gördüm las palmas'dan bizzat illinois ve
california'dan gizemli ve daimi takipçilerim için dinliyorum. bulursanız
siz de dinleyin...
adios, muchas gracias
m.s.
.
ömer faruk tekbilek - ı love you
beklemek
-
metro istasyonunun serin, derin ve loş ışığında gelecek treni bekliyoruz.
biraz uykulu. biraz düşünceli. biraz yalnız. ömrümüz diyorum zaten hep bir
şeyle...