11-cumartesi ateşi - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

11-cumartesi ateşi



11:00 yabancı: insan yaş aldıkça kendini daha iyi tanımaya başlar derler. oysa ben aksine yaşlandıkça kendimi tanımakta zorlanıyorum. etrafımdaki en ufak düzensizliğe, kural tanımazlığa ‘panter emel’ gibi saldırıyorum. içimde bir canavar besliyorum hissine kapılıyorum bir an. ama kısa süreli yağmur geçişleri gibi anlık patlamalar. yine de bu anlarda içimde sükunete ve itidale çağıran bir bireyin olmamasına hayret ediyorum. belki de bu yüzden tahammül eşiğim acı eşiğimden de düşük bayım. iktidarı, muhalefeti, bürokratı vatandaşı, müslümanı yahudisi, memuru öğrencisi, simitçisi gazozcusu birlik olmuş dünyadan önce memleketi yaşanmaz hale getiriyorlar. katlanamıyorum. elimden bir şey gelmedikçe de üzüntüden evvel sinirden köpürüyorum, direksiyonu yumrukluyorum. bunu hak edecek ne yaptık diyorum. etrafıma bakıyorum. insanlar artık kanıksamış kuralsızlığı, adaletsizliği, ne yapsak kuzu kuzu uyarlar mantığını. meşhur squied game dizisinin merdivenlerini çıkar gibi kuyruğa girmiş bir inip bir çıkıyorlar. çaresizlik mi eğitimsizlik mi? oysa kuralsızlığın çoğunu bu insanlar yapıyorlar. herkes benim işim bir an önce hallolsun da ötekilere ne olursa olsun diyor. misal bir saat içinde karşılaştığım meseller! caddeye çıkan sokağın tam önünde bir taksi müsait yer olmasına rağmen çıkışı kapatıp geniş geniş yolcu indirebiliyor. carrefour’a metro yapıyorlar yıllardır! her zamanki çıkışı kapatmışlar. ama yeni çıkış için ne bir levha, ne bir uyarı var. yedi kez tavaf ettikten sonra ancak çıkabildik sekiz araç. bir ara kafadan iş makinasına geçirecektim sinirden. neyse ki operatör insan çıktı. yolu açtı. hayatımda etmediğim küfür bonusula beraber beş market poşeti ve üç kamyon günahla çıktım carrefour'dan. bir daha gideni sevsinler! dönüşte semtin marketine uğradım. beyaz şeffaf poşetlere koyduğum ayvalar düştü önce. portakallar da düşünce ucuz ve adi işçilik meselesi anlaşıldı. düşünün iki kuruşluk poşette bunu yapanlar yediğimiz içtiğimizde neler yapmıyordur neler? üstlerine bildirsin diye kasiyere söyledim durumu. sessiz kalma hakkını kullandı. ne diyecekti ki? bunu yapan üstleriydi zaten. ben de çok safım. çıktım. sokaktan apartmana yayan giremiyorum. çünkü bir yük ve eşya taşıyıcısı yolu tıkamış.aynı anda ne araç geçebiliyor ne yaya. buna rağmen beyaz nissana yol verdim. sağ olsun sahibi insanmış o bana öncelik tanıdı. arada böyle bir iki insan olmasa zaten ya akıl hastanesine ya başka bir yere düşmek işten değil. ya da belki de büyük bir akıl hastanesinde yaşıyoruz? bilemedim doktor bilemedim.

12:30 bedevi: artık bu saatten (mevsimden) sonra açan güneş yakmaz dedim. şemsiyeyi katladım. arka balkona kaldırdım. bidonun içindeki suyla balkonu bir güzel yıkadım. kahvemi yaptım. tomris hanımın sırf içinde cansever’in mektubu var diye aldığım kitabımla parçalı bulutlu balkona çıktım. lakin şimdi güneş, öğle sıcağında öyle yakıyor ki şemsiyeyi yeniden kurmayı düşünüyorum.
.
13:00 salome leclerc : üşendim. kurmadım şemsiyeyi. yarım saat, burnuma krem sürecek kadar yandıktan sonra içeri geçtim. kitaba tekrar başlamadan önce salome hanımı açtım. 
söylemiş miydim? 
böyle sanki soğuk su içmiş de sesi kısılmış gibi şarkı söyleyenlerin hastasıyım. salome leclerc de onlardan biri. ve en çok bu şarkısını seviyorum. bir yerlerime dokunan, yırtan bir şey var bu şarkıda. ne olduğunu daha bulamadım ama. dinliyorum. 
.
14:00 ecza-hane : 
-nasıl kestiniz parmağınızı
-kesmedim. kapıya sıkıştırdım.

işte o an her daim gülümseyen yüzü acımtırak bir hüzne büründü. üzüldüğüne üzüldüm. ama ilgisi hoşuma gitmişti. esnafımızda görülmeyecek derecede sıcakkanlıydı. muhtemelen de çok iyi biri. en azından güleryüzlü. gülen yüzlü insanları hep sevmişimdir. o'nu da sevdim.
belki yine giderim.
.
14:45 aşk: ben köyümü özledim.
.
.
15:20 evci : çayı demleyip kayıp savaş filmini izlemek üzereyken aylaklık damarlarım kabardı ve şunu düşündüm; işe güce gitmeden, kalabalığa hiç karışmadan evde kalabilir, hayatım boyunca çay içip film izleyebilirim. hem de hiç sıkılmam. yemin ederim! ha film yerine dizi de olabilir. ama çaysız olmaz. hiç olmaz.
evet. 
.