haydi kalk ayağa, yürü güneşe - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

haydi kalk ayağa, yürü güneşe


mesela şu an aşağıda, masmavi saçları ve toz pembe ceketiyle, ‘küçük dağlar da, aşılmaz platolar da benim eserimdir’ tadında mağrur mağrur yürüyen ablanın öz güveninin yarısının ben de olmasını isterdim. evet son vakitlerde burada esen pesimist ve karamsar havanın farkındayım. belki izlediğim kuzey dizilerinden belki varsayılan ayarlarımdan. ve tüm bunlara rağmen yine de yazdığım ama bu kadar karanlık bana bile çok diyerek savruk ve devrik cümlelerimi taslaklara hapsettiğim de doğrudur. yine de duramam yazarım, hep yazarım. çünkü muhasebeci bernardo soares yani fernando pessoa haklıdır: “kimileri sıkıntıdan çalışır. aynı şekilde ben de bazen söyleyecek bir şeyim olmadığı için yazarım. düşünmeyen insanın hiç çaba harcamadan daldığı düşlere ben ancak yazarken kavuşabilirim. ayrıca hiçbir şey hissetmeme halinin içinden çekip çıkardığım ne sahici heyecanlar, ne samimi duygular vardır.
.
farklı bir sonuç elde etmek için değil bilakis az da olsa benzer rahatlamayı hissetmek için haftalardır aynı şeyleri yapıp duruyorum. balkona çıkıp bedenimi güneşe, ruhumu müziğe teslim ediyorum. çünkü artık sıkıştık, çünkü hareket alanımız yürüme mesafesindeki market ve fırınlar kadar sığ. istesek de boğulamıyoruz. kulaç da atamıyoruz. bize sunulan kıta sahanlığında yavaş yavaş ölüyoruz canım viktor. yavaş yavaş. insan en azından ölürken sevdiği şeyleri yapmak istiyor. bir de diyorum beşiktaş şampiyon olursa, ne güzel olur. ne güzel?
.