2. mektup - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

2. mektup

gün boyu sanat müziği dinledim. sabah patronun bir akrabasıyla kavga ettim. "başlarım sizin işinize de gücünüze de lan" dedim. galiba biraz da küfür ettim. ama istifa etmedim. onlar da kovmadı. birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz günlerdi. hem stratejik ortaktık. hem alan-veren-midesi bulanan-bulanmayan herkes razıydı. bir şey olmamış gibi devam ettik.
.
öğleye doğru internetten sipariş ettiğim kitaplar geldi. sevindim. tezer özlü'nün bende olan bir kitabını yine sipariş etmişim. dalgınlık işte. dört tezer'e karşın bir cemal süreya. bir solukta ikişer mektup okudum. bir tezer'den, bir süreya'dan. sanat müziği hiç susmadı. öğle yemeği yemedim. baktım hava güneşli. biraz yürürüm dedim. yürüdüm de. tam varoş cafeden içeri girecekken bir şey oldu.
seni özledim.
geri döndüm ofise.  çay değil de kahve istedim. şaşırdı hanife hanım. hiç bir şey söylemedim. perdeleri indirdim. sanat müziğinin sesini biraz daha açtım. seni özlemeye devam ettim.
.
kahve gelince biraz birhan keskin okudum. biraz eski, çok eski yazılarımı okudum. galiba duygulandım da. bir daha düzeltilemeyecek sözler söylemekten korktum.* aslında her gün yazmak istiyorum. ama sıkılmandan çekiniyorum. doğrusu; her gün yazacak kadar yaşamıyorum. iki gündür mesela annemdeydim. dizi izledik. çay içtik. babamı özledik. ama hep sustuk. bu sabah ayrılırken 'bir gün daha kal istersen' dedi. 'yolcu yolunda gerek. sonra gene gelirim.' dedim. 'gene gel' dedi elini öperken.
.
saat 16:00 gibi kuşlar geldi. güneye uçtular yine. ben arkalarından baktım. seni özledim. kuşlar giderken hala sanat müziği çalıyordu odamda. ayağa kalktım. bir turgut uyar şiiri geçti aklımdan. bir gün bu şiiri okumalıyım sana. ama bugün değil.
.
şimdi. ayaklarım üşüyor. istanbul trafiği ağır yaralı. iş çıkışı. perşembe. karanlık. dolmuşun kaloriferi kifayetsiz. 
sanat müziği çalmıyor.

ben yine seni özledim..
.

* birhan keskin