sen kaybettin - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

sen kaybettin

bir belediye otobüsü şoförünü daha şikayet ettim. bir bok olacağından değil ama ya olursa! 
gün geçtikçe, yaş aldıkça bizimkiler dizisindeki şu huysuz yöneticiye dönüştüğümü hissediyorum. neydi adı ?
cemil? 
yok o sarhoş olandı. cafer kapıcı olan.... 
hah buldum sabri beydi adı.
huysuzlanıp huzursuzlanıyorum, haklı mazeretlerim var çünkü. 
istanbul, kalabalık, gürültü, zorundalıklar, sıcak, sonra haziran falan. yazmak için de var elbet bir sebebim. çünkü ve zira kitap okuyamıyorum. 
söylemiştim. çantamda ağırlık yapmaktan başka işe yaramıyorlar. üstelik bugün ayfer hanım misafirim. ki en sevdiğim yazarlardandır ayfer tunç. bütün hikaye kitaplarını okudum. lakin romanlarıyla sorunum var. bitmiyorlar. şu an elimdeki bir deliler evi de onlardan biri.  
oysa 2014 yazında beraber kuzey ege'ye bile gitmiştik. mutlu mesut, mır mır mır okunurken bir sabah ansızın bastıran yaz sağanağında verandada baştan aşağı ıslanmıştı. buna rağmen  saç kurutma makinası ile kurutup okumaya devam etmiş  fakat fazla uzağa gidememiştim. sonraları ara ara devam etmiş ama yine de bitirememiştim.
.
şimdi işte bugün kaldığım yerden devam etmek istedim. okuyamadım. telefonumdaki müziğin ses ayarını tehlikeli boyuta, önce sarıya yetmedi kırmızıya çıkardım. çünkü ben deniz'in sesine ayrı hastayım. tüm çıplaklığı ve netliğiyle dinlemeliyim bu sesi. sağır olasıya seviyorum. ben deniz billur sesiyle "sen kaybettin" derken kitap arka planda kaldı. sonra bir kadın oturdu yanıma. iki ağır çantasını ayak ucumuza koydu. sınırları zorlayan basenleriyle bir sağ, bir sol yaparak koltuğa yerleşmeye çalıştı. emin olduktan sonra kırmızı el çantasını açtı. içinden bir telefon, bir kağıt parçası çıkardı. bir müddet tırnaklarını yedi. biraz telefonunu, biraz kafamı karıştırdı.  biraz benim kenarında oturduğum camdan dışarıyı, biraz beni izledi. bir şey soracak gibi oldu. vazgeçti. sanırım kulaklıklarımı bahane etti. şoföre baktı. sonra tavandaki elektronik tabeladan durakları saydı. telaşlandı. inecek gibi oldu. inmedi. tekrar soracak gibi oldu. sormadı. bu hengamede ben kitabı okuyacak gibi oldum. okuyamadım.