saçma sapan bir yerinden tutunuyorum hayatın. sadece yapmak istediklerimi yapıyor, yapmak istemediklerimi yapmıyorum. tam yedi gündür böyle. fakat bu beni mutlu etmiyor. çünkü tanıdığım, tanımadığım herkes akıllı uslu öğütler vermeye çalışıyor. canım sıkılıyor. belli bir yaşa gelmiş olmam ve büyüğünden küçüğe hâlâ nasihat dinliyor olmam değil canımı sıkan. o kadar konuşan insan içinden bir tanesi bile " peki, sen ne istiyorsun" demedi, demiyor. beni çıldırtan, hayattan ve insanlardan soğutan da asıl bu işte. sanki dünyanın bütün yeldeğirmenleri durduk yere hem hiç sebepsiz hem hiç ikaz etmeden savaş açmışlar gibi bana...
iki gündür evden dışarı çıkmıyorum. muhtemelen yarın da çıkmayacağım. ertesi günde. ve daha ertesi günde. kalabalıktan , gürültüden ve hayatın bu saçma hızından oldum olası nefret etmişimdir hep. fakat şartlar yüzünden yıllarca tüm bunlara katlanmak zorunda kaldım. ama artık bitti. son. the end. finale. bedenimin değil belki ama ruhumun iflas ettiğini benden başka kimse görmüyor. hiç bir heyecanım, özlemim, beklentim, amacım yok. kalmadı. günde en fazla sadece beş saat uyuyabiliyorum. uyumadığım zamanlar iki öğün yemek yiyorum. bazen kitap okuyor bazen film izliyorum. ama müzik her zaman hayatımda. şarkılar konusunda sadık'a hep arka çıkmıştım. lakin yanıldığını bugünlerde daha iyi anlıyorum. şarkılar olmasaydı ne yapardım bilemiyorum. fransızca şarkılar bilhassa.
ve şimdi. geleceğimi düşünmek istemiyorum. geçmişimi de.
hiç bir şey düşünmek istemiyorum doktor. hem hiç bir şey...
..
rupa&april fishes - maintenant
.
beklemek
-
metro istasyonunun serin, derin ve loş ışığında gelecek treni bekliyoruz.
biraz uykulu. biraz düşünceli. biraz yalnız. ömrümüz diyorum zaten hep bir
şeyle...