cumartesi iş mi olur amk dedim gitmedim yarım günlük işe. zaten "askerliğimin" bitmesine ne kaldı şunun şurasında. uyurum biraz dedim ama ne mümkün. köy horozu gibi dikildim sabahın sekizinde. bir yandan emrah serbes okuyor bir yandan trt müzik dinliyorum. sezen söylüyor. allah için çok da güzel söylüyor. ikibinonbir yılımın şarkısıydı. zor günlerdi. art arda ikiyüzelliki defa dinlemişliğim vardır. şimdi yeniden başladım. hayat çünkü çok tuhaf. hayır vapurlar falan değil sebep insanlar. sen ben o biz siz onlar. düşünsene mesela bir pazar sabahı, "hayat bir cumartesi alışverişinden daha fazlası" diyen jonas'a inat alışveriş için erkenden kalkmışsın, in cin top oynuyor sokakta ve sadece şarkı söyleyen kuşlar var -sanki aşkınızın şarkısını söylüyorlar- ağaçlı, ince bir yolda yürüyorsun. sevdiğin aklına geliyor. şapşalca bir gülümsemenin yüzüne yansıdığını hissediyorsun, bir sevenim var diyorsun bu şehirde, hatta ve nerdeyse aynı mahallede. sonrası vız gelir, tırıs gider diyorsun. hiç bir şeyi ama hiç kimseyi umursamıyorsun. ne lanet istanbul trafiğini ve gürültüsünü ne pinti ve huysuz patronunu. ne de memleketin jeopolitiğini! türlü hayaller kurarak yürümeye devam ediyorsun. bu sefer tamam diyorsun, tüm hal ve şeraitimle sana geldim sevgilim. sonuna kadar buradayım, yanındayım diyorsun ama o'nun haberi yok. çünkü o senden bir gün önce terketmiş sevda tepesini! hayat diyorsun. beckett diyorsun ve masumiyet'in bekir'ine bağlıyorsun sonunda. eğip başını usul usul yürüyorsun..
sezen aksu - unuttun mu beni
beklemek
-
metro istasyonunun serin, derin ve loş ışığında gelecek treni bekliyoruz.
biraz uykulu. biraz düşünceli. biraz yalnız. ömrümüz diyorum zaten hep bir
şeyle...