sabah işe gitmek için yola koyuldum. (bakmayın buralarda sürttüğüme
birinci işim her sabah işe gitmektir benim.) lakin eskiden kalma
rehavetlikle geciktim bu sabah. ilk treni kaçıracağım kesin gibi.
aslında ilk trene yetişmesem de olur ama. ama işte...
yine de hiç istifimi bozmadan her zamanki sert adımlarla yürüyorum yeri göğü inleterek!
neyse
uzatmayalım istasyona ters istikametten girip rayların genleşme sesini
duyar duymaz ne olduğunu anlamadan pavlov'un köpeği timsali koşmaya
başladım. koşarken de düşünüyorum bir yandan geç kalma derdim yok niye
koşuyorum ulan ben. sonra içimdeki öteki ben dedi ki; bakalım eski
günlerdeki kadar hızlı mısın. nostalji olur hem fena mı olur. pergelleri
daha bir açarak tamam ulan varım dedim. son salisede vagonun kapısından
attık içeri kendimizi.
soluk soluğa ağzımdan ve başka
bi tarafımdan nefes almayı bırakıp beyne oksijen gitmeye başladığında
acı gerçek çalındı yüzüme. geçen senelerde 3,5 saniye önce girerdim bu
kapıdan ve tüm vagon beni alkışlardı. şimdi yüzüme bakmıyor kimse.
üzgün
ve küskün oturdum her zamanki koltuğuma. lakin nah işareti yaptı bana
hayat tam da göztepe istasyonunda. istisnasız her sabah bizim vagona
gelen migros yahut başka bir hipermarkette çalıştığını tahmin ettiğim
apla gelmedi. beynimde şimşekler çakarak sağıma soluma önüme arkama
baktım o da ne şok üstüne şok. evkafta çalışan çok yaşlı ve orta yaşlı
amcalar da yok vagonda. kimsesiz, çıplak , çok yalnızım be atam oldum
birdenbire. herşey birdenbire oldu zaten. kız birdenbire, oğlan
birdenbire; yollar, kırlar, kediler, insanlar...
o hengamede her
zamanki vagonuma binememiştim. kendi yatak ve yastığında uyuyamayanların
huzursuzluğu sardı beni. sağa sola dönmekten popom ağrıdı. kulaktaki
müzik de fayda etmiyor, oyalamıyor. istasyonlar demir parmaklıklarla
alcatraz'a çevrildiğinden beri biletçi de yok ortalarda çatacak, deşarj
olunacak. çaresizdim. sonra çare bendim. oturdum iş bu yazıyı kaleme
aldım.
evet böyle.
.
mirkelam - her gece
beklemek
-
metro istasyonunun serin, derin ve loş ışığında gelecek treni bekliyoruz.
biraz uykulu. biraz düşünceli. biraz yalnız. ömrümüz diyorum zaten hep bir
şeyle...