manana, annesi, babası, iç güveysi kocası, 20 lik ev genci oğlu, evli kızı ve iç güveysi damadı ile aynı çatı altında ev hanımlığı yaparken aynı zamanda tiflis merkez lisesi’nde öğretmendir.
doğum gününde ayyuka çıkan ev içi huzursuzluğunu dolunaylara, aile meclisi baskılarına yorarken bir sabah daha 17 yaşında evlenip boşanan öğrencisinin tuttuğu aynayla geniş ailesinden ani bir kararla ayrılır. tek başına şehrin varoşlarında bir daire kiralar. bekarlık sultanlıktır hayatını çok sevse de aileden kopamaz. lakin aile meclisinin baskılarına da boyun eğmez. aile meclisi manana’yı düşünür gibi görünse de tek dertleri “elalemin ne demesidir” aslında. manana, yalnızlığını sever. balkona diktiği solmuş çiçekleri gibi üzerine titrer. aslında şiddetsiz geçimsizlikten, geniş aile sendromundan bunalıp ayrıldığı kocasının gayrimeşru çocuğunu olduğunu öğrenmiş olmasına rağmen onu da hala sever. çok sever. uğruna gitar çalıp şarkılar söyler.
son tahlilde ucu açık bırakılan finalden ve o son bakıştan benim anladığım manana hisli bir kadın.. seven bir kadın. yalnızca ona biraz alan açmak lazım… evet böyle..