haziran tuhaf. haziran çok sıcak ibrahim. dünyanın sonunun yaklaştığını diyorum ne trump’tan ne putin’den haziranın son üç yazdır hüküm süren bunaltıcı sıcağından anlıyorum. maalesef bu yaz da mayıs ekim arasını deniz kenarı yahut dağbaşı bir kulübede geçirme hayallerim rusların sıcak denizlere inme hülyasından ileri gidemedi. yapılacak çok bir şey yok. boynumda yakın gözlüğüm balkonla mutfak arasında yaşıyorum. çayın harareti aldığından da artık emin değilim. ama günde en az 6 kupa içmeye devam ediyorum. vücuttaki demirlere şey yapıyormuş o da! limonlu içmek lazımmış falan. ama ve lakin dünyadaki sayılı keyiflerimden birini sağlıklı yaşam histerisine kurban edemem ibrahim. bilirsin bu konuda pek çok atasözü var. ama ben kullanmak istemiyorum. kimsenin olmadığı bir deniz kenarına ışınlanmak istiyorum. bir scotty’miz olsaydı ne güzel olurdu şimdi? insan hiç özlem çekmezdi. canı çok isterse scotty’sini çağırırdı. ama ve gerçi öyle sınırsız ışın hakkı da vermemek lazım. insanız çünkü. çiğ süt emdik. doyumsuz ve aç gözlüyüz. eminim kota koyardı kaptan kirk. yoksa mazallah, hava ve civa trafiği bizim bayram trafiğine dönerdi. gereksiz ışınlanmalar, hatalı dikey ve yatay çıkışlar, çarpışmalar ölü ve yaralılar. ayda bir iki ışınlanma hakkı neyimize yetmiyor. bizden öncekilerin hiçbir şeyi yoktu hem. bu haziran diyorum ibrahim çok ağustos. çok sarı. insana olmadık hayaller kurduruyor. dünya da insan da ne yöne döneceğini şaşırıyor. çok şaapmasa bari!