hem bir şey söyleyeyim mi?
yoruldum albayım.
çok yoruldum.
yoruldum. yoruldum.
depremler oluyor beynimde.
dışarıda siren sesi var.
tedavi olmak istiyorum artık! ama isviçre’de. göller bölgesinde. tıpkı hikmet benol gibi. evet. hiç kıpırdamadan öylece yatmak istiyorum ben de. güneşin batışını da izlerim belki. hiç kıpırdamadan yine. evet.
baş döndürücü gündem. çıldırtan nem olmaz hem belki böyle. ama dedim ya bir de annem! isviçre’yi kesinlikle kabul etmez. hatta sütünü helal etmez. üsküp’ten başka yere izin vermez. ne alıp veremediği var bilmem bu alp disiplinli ülkeyle. ama kesin veto yerim. ha evet şu olaylı türkiye-isviçre maçında bir gıcık almışlığı var ama suç tamamen bizimkilerdeydi. mağlubiyeti hazmedememişlerdi. ama, annem bu. şifo mehmet’e toz kondurmazdı. bir de metin tekin’i çok severdi. o da benim gibi babamdan ötürü
beşiktaşlıydı. lakin ve netekim; isviçre’yi sevmiyor işte. bazen beni sevdiğinden bile şüphe ediyorum! şu çöl sıcaklarında müstakil evinin etinden sütünden yararlanıyorum. allah var, yalan yok şimdi. lakin karagöz ile hacivat gibi didişmediğimiz vakit yok. ben verandasında rüzgara karşı şu iki satır yazıyı yazana kadar bile her geçmesinde ya gezer terliğime bahane buldu ya tembelliğime. yahut eyüp sabri tuncer kolonyamın kokusuna. gözümün üstündeki kaşı söylemiyorum bile albayım. gözümün üstündeki kaşı. antalya kaş’ı. manavgat’ı. muğla’sı. marmaris’i. niye böyle anne, niye böyle?
ay bile kararmış, hüzün çökmüş geceye.
gündem. yanıyor. canımız. sıcak. fazla uzağa gidemiyoruz. çünkü çok acıyor..