yaklaşık on yolcu. seksen, belki 70 model bir pejodayız. iş çıkışı, yokuş aşağı, frenleri patlamış da durmakta güçlük çeken ağır vasıta bir araç gibi gidebileceğimiz en yüksek hızda ilerliyoruz. dur durak bilmiyoruz. sanki bazılarımızın ağzı yüreğinde. benimkisi ama sevinçten. nereden geldiği belli olmayan rüzgarla çünkü orta üç yazında çağlayan’dan kâğıthane’ye iniyoruz. en arka ve en sağ koltukta, başım dışarıda. ağzım kulaklarımda. ağustos rüzgarıyla oynaşıyoruz. sol arka camda da birader. keyfimize diyecek yok. içeride kopan şamatadan bihaberiz. düğüne gidiyoruz ya da dönüyoruz. oralar biraz flu. biraz karanlık. biraz çalışmadığımız yerler. orta üçe giden ergenleriz en nihayetinde. ama ve lakin üç yahut dört dakikalık bu kısa özgürlük, kuş misali dansımız, kısaca rüzgârla sevişmemiz; hezârfen’in galata’dan üsküdar’a süzülmesi pahasındaydı bana sorarsanız bayım. hoş sormasanız da öyle. çünkü söylemiştim; orta üç kafasıyız. mevsim yaz. okul yok. sorumluluk yok. ders diye okuduğumuz rüzgârı açık hava laboratuvarında test ediyoruz adeta. şimdi işte; bu dokuzu tam, ikisi öğrenci olan on bir yolcuyla sanki pejo yerine lastik bir botla niagara’dan aşağı çağlıyoruz. rüzgar, efil efil. kafayı söylememe bilmem gerek var mı?
.
noa and mira awad - will you dance with me