yapraksız ve çiçeksiz ağaçlar yüzünden olabilir mi?
hayır. sanmıyorum.
başka bir şey olmalı.
güneşin bu hayat ve umut vaad eden cazibesine rağmen ben de bu içi çekilmiş insanlardan farksızım bugün.
ama neden?
söz vermiştim oysa. böyle sorular sormayacaktım. sigara da içmeyecektim hem sonra.
.
her bahar aşık olan şair gibi. her bahar düşüyorum bu manasızlık çukuruna. boşluklar büyütüyorum içimde. kimseye farkettirmeden. kimseye de-ğ-meden. yalnız benim olan. yalnız beni boğan. yalnız ben.. amaçsız. duygusuz. dilsiz. renksiz ve kokusuz boşluklar. büyüyor. büyüyor.
.
çay bahçesinde dokuz masa. ikisi dolu. birinde ben. ötekinde beyaz saçlı bir amca. altmışlarında, yorgun yüzlü. tembel garsonu bekliyoruz on dakikadır. beklerken ben özlüyorum. amca düşünüyor. derin ve kederli.
.
güneş öylesine samimi ki kalkıp gidemiyor insan. garson geliyor nihayet. binbir özür. güneşin hatırına susuyorum. güneşin hatırına. lakin güneş de bir yere kadar. bugün. ruhumda tarifsiz bir hazan giysisi. varım ama yokum. nasıl anlatsam? anlatamıyorum. orhan veli yardım etse!
.
15 dakikada geçen üçüncü ambulans bu. içimi de alıp götürse ya bir an evvel. güneş girmeyen ruha doktor da giremez desinler acil serviste. o zaman belki ben de kendi başımın çaresine bakarım. bir sezen şarkısının terkisinde ağlarım bile belki. ya da..
üç nokta. .
.
bazen öyle doluyorum ki; uzun, çok uzun mektuplar yazmak istiyorum. hani sarayburnu'ndan mudanya'ya. tüm marmarayı kapsayan. sonra üşeniyorum. hayır yazmak değil sorun olan. bir şişeye koyup marmara'ya salmak fikri yoruyor beni daha çok.
.
23. dakika ve bu geçen dördüncü ambulans. ben üçüncü çayımdayım. içilen sigara sayısı iki. girilen düşünce girdabı sonsuz. öte yanda sıla içli sesiyle ciğerimizi yakmaya devam ediyor.
.
ama işte her şeye rağmen böyle güneşli ve soğuk havalarda tom waits dinlemek diyorum bayım; hem ruha hem kalbe şifa. en azından benim için. seni bilemem tabi?
...