sıcak değil de kargalar çok fena hafız - kıyılar mutedil açıklar kaba dalgalı

sıcak değil de kargalar çok fena hafız

saat pazarın sekiz onu.  ben mahallenin delisi gibi dikildim balkona yine. çünkü sıcak. ama daha fenası kargalar hafız.
abartmıyorum. bizim sokağın kargaları gibi sırnaşık, inatçı, çirkin ve bet seslisi dünyanın hiç bir yerinde yoktur. tam bir psikopat çıktı hayvanlar. kıçlarını yırtana kadar böğürüyorlar. sanki kıyamet kopuyor. zelzele oluyor. ha dün sabah bir kaç saniye sallandık nietzsche ağlarken o ayrı. ama bu kadar da olmaz ki. ne durdan, ne sustan anlıyorlar şımarık çocuklar gibi. az önce balkon demirine konan birinin kafasını kırıyordum elime geçen ilk ağırlıkla. ama sonra baktım elime geçen şey akıll telefonmuş. bu dedim o kadar da akıllı değildir şimdi gidip hedefi bulamaz. iki kere sinir olurum. ya sabır çektim. yazmaya başladım.
.
eskiden diyorum bu balkondan karşı yakadaki sultanahmeti görür, vapur seslerini duyardım. şimdi yüksek yüksek beton kuleler, vinçler. şansım varsa biraz mavi gökyüzü, bir kaç beyaz kuş hava açık olduğunda. bence kargaları bu kadar hırçınlaştıran bu gürültücü ve çirkin inşaat hamleleri. hayvanlar kendilerine rakip olarak gördükleri için tepki koyuyorlar da biz insanlar anlamıyoruz belki de.
.
ya da ve belki de bir salgın geldi topluca öldük. kabir azabı çekiyoruz! çünkü bu kadar şiddet, vahşet, karmaşa. acı ve gözyaşı. hiç mi güzel bir şey olmaz bu dünyada! tamam haziran normallerinin üzerindeki sıcak hepimizin  ayarını bozdu. lakin şuna ne diyeceksin hafız?
sabah tam 07:50 de malum karga sesiyle gözümü açtım. açık olan balkon kapısının dibinde yatıyorum. tek gözümü açtım. balkon demirinde bir karaltı. sanki boğazlıyorlarmış gibi mahalleyi ayağa kaldırıyor şerefsiz. işte o an sağımı solumu yokladım el yordamıyla. telefon geldi elime. tam atacakken. vazgeçtim. saate baktım. o arada bu ibne karga kaçtı zaten. saat; 07:50. sonra uyumuşum. güzel bir rüya gördüm. şimdi burada anlatacak değilim rüyamı elbet. mahremiyet denen bir şey var sonuçta. neyse bu güzel rüya bayağı sürdü ama. uyandım. saate baktım. inanılmazdı. 
tam 07:50 idi. duvar saatine baktım o da aynıydı. üşenmedim, kalktım. yan odadaki masa saatine baktım. 07:50. kolumu çimdikledim. elimi yüzümü yıkadım. bir kaç karga çığlığı, martı haykırışı dinledim. gördüğüm rüyayı düşündüm. karar verdim. zaman dediğimiz şey tamamen aldatmaca hafız. tamamen aldatmaca. şimdi saatlerce maitre gims dinlemek, üst üste üç tane juliette binoche filmi izlemek lazım.
.
maitre gims-je te pardonne