ama nereye?
bir yer var biliyorum, coğrafi olarak
neresi olduğunu henüz bilmediğim fakat gerçek beni, benliğimi kendimi bulacağımı inandığım o yere.
peki ben niye gitmiyorum. bunları yazan akıl niye harekete geçmiyor. geçerli sebeplerim var çünkü. ya da olduğunu sanıyorum. ya da korkuyorum. ya da kararsızım bilmiyorum. daha fazla üzerime gelmesen diyorum...
tutunamayan kime ve neye denir tam olarak bilemiyorum. bir selim ışık vardı bir de şimdi radyomda duyduğum ışın karaca'nın muhteşem yorumu. kelime anlamıyla gidersek ya da siktir et nerden ve nasıl gidersek hepimiz birer tutunamayanız işte bu sanal dehlizlerde. kimimiz bir tweet gölgesinde kimimiz giriş gelişme sonuçlu bir blog dolusu paragrafta acımızı dağlıyoruz. belki de son çırpınışlarımız. bir süre sonra bu yazı çizi işi de çare olmayınca acı ve kederimize o zaman neye ve nasıl tutunmaya çalışırız bilemem. hem şimdi neden çoğul konuştuğumu da bilmiyorum ayrıca.
tırnaklarım ve saçlarım uzamış kesmem, kestirmem lazım. yarın lanet pazartesi. dışarı çıkmıyorum. onun yerine dışarıdan gelen gereksiz korna seslerine ve dahi tüm gürültüye ana avrat sövüyorum. yapacak daha iyi bir işim yok çünkü. ve bugün pazar. yarını , ertesi günü ve bir sonraki günü ve
çünkü birbirinin aynı geçecek günlerimi düşündükçe daha çok küfrediyorum. küfretmediğim zamanlar çay içiyorum. film izliyorum. misal bu öğleden sonra erin brockovich'i izledim. biliyorum çok eski bir film ve belki bir çoğunuz bir kaç kez izlediniz. ama yapacak bir şey yok. hayat işte; kimine kavun kimine kelek...
..
son çalan şarkı : ışın karaca - tutunamadım