sıkıldıkça dirseğimde kabuk bağlamış yarayı didikliyorum. bazen de
balkondan tek tük geçen sokak insanlarını izliyorum. fakat
düşünemiyorum. teoman'ın havaalanında kaybolan bavulu gibiyim bugünlerde.
ve biraz paramparça! sanki zaman , her şey durmuş da bir ben kalmışım gibi
dünyada. ya da tam tersi bilemiyorum. tuhaf bir durgunluk. bensiz geçip
giden hayatımın tek izleyicisiyim. lakin hissetmiyor, duymuyorum.
avucumun içinden kayıp giden hayatımı tutamıyorum. tek tutunabildiğim
hâlâ ve ısrarla şarkılar. evet göksel dinlemeyi hâlâ seviyorum. sevdiğim
başka şeyler de var. misal hâlâ kelimesindeki a harflerine şapka
giydirmeyi, dahi anlamına gelen de ve da bağlaçlarını ayrı yazmayı ve bir de
ıspanaklı böreği. seviyorum. çok seviyorum. ama ve lakin uyuyabilmek istiyorum yine de
gündüzleri. çünkü kıskanıyorum gündüz uyuyabilenleri ve her şeye rağmen
geniş durabilen insanları. onca hüzün ve kederine rağmen mizah duygusunu
kaybetmeyenleri. uzun mektuplar yazmak ve almak istiyorum mesela. ama ne
yazacağımı bilemediğim uzak yakınlarım var. bir gün hiç habersiz hatta
benim bile haberim yokken sevdiğim bir filmin içinde yitip gitmeyi
umuyorum. ve bir gün olsun gazetelerin bulmaca eklerindeki fotoğraftaki
sanatçıyı bilmek istiyorum.
.
göksel - karar verdim
.
beklemek
-
metro istasyonunun serin, derin ve loş ışığında gelecek treni bekliyoruz.
biraz uykulu. biraz düşünceli. biraz yalnız. ömrümüz diyorum zaten hep bir
şeyle...